Dibine batılacak bütün çukurların kadrolu memuru olan ve koyu sidik olarak adlandırdığı viski kokusuyla iç içe geçmiş olan bir adet Nejat'ın "Ne güzel." diyebileceğimiz bir hikayesi bu .
" Rock'n Roll never die . " mottosunun yaşattığı daktilo sevdalısı Mazhar Furkan Torun'un Puslu Yayıncılık çatısı altında yayımladığı -bildiğim- ilk romanı Kral , Soytarı Donu Giyer okuyucuya sigaranın son fırtındaki acımtırak tadı veriyor .
Her yazar gibi Nejat'ta düzene aykırılık ve hayal kurma konusunda hayli başarılıdır . Annesi ve ablası ile birlikte büyümesinden ötürü kadın canlısı ile nasıl iletişime geçeceğini iyi bilen Nejat , aynı zamanda bir elektro gitar tıngırdatma ustasıdır .
Kendi tabiriyle Şarkı-Kitap dediği bu eserde yaklaşık 20 Rock'n Roll parçası ve bir çok Rock'n Roll üstadının adı geçiyor .
Hayatına giren tüm kadınlarla oldukça dolu zamanlar geçiren Nejat , aklı yeraltında çalışan bir adamın günyüzündeki çabasını işlediği kıtabında ahşap masalı lokantadan , sidikli sedyenin bulunduğu hastaneye , kusmuk kokulu bardan , güzel kahvesi olan radyo ofisine dek daha bir çok mekanda yaşadıklarını işin en realist haliyle dile getiriyor .
Çocukluk arkadaşı ve aynı zamanda menajeri olan Çağrı , ekibin annesi rolünde olup Nejat'ın arkasını toparlayan , yaşantısını düzene sokan Yasemin ; zannımca Nejat müzik ve edebiyat dışında bu 2 kişinin sayesinde nefes alabiliyor . Çünkü Nejat'a gelen tekliflerden , buluşmalarda giyilecek siyah deri ceketin parlaklığına kadar herşey Çağrı ve Yasemin'in kontrolünde …
İhanet Sarısı Kadın , Kusmuk Temizleyen , X Dişisi , Mozart Adam , Haki Yeşili Süveter Giyen Çocuk , Vokalist Kadın , Yapışık Boyunlu Kravatlı P*ç Kuzen , Kırmızı Kolyeli Kadın , Şişman Domuz ve İntihar Kadın gibi daha bir çok benzetme ve tamlamayı kullanabilmeme imkan sağlayan bu hikaye bölümlere ayrılmasına rağmen bütün bir resmi görmemizi sağlıyor .
İstanbul'u pisliği ve güzelliği aynı derecede yakın olarak tanımlayan yazarın yaşama dair şu sözleri ise beni etkisi altına almaya yetti bile ;
" Bildiğim tek bir şey vardı , ağzında gümüş kaşıkla doğsan dahi bir yerde birileri , ağzında gümüş yerine altın kaşıkla doğan çocukları peydahlıyordu . Tahta kaşıkla doğanlar da muhtemelen hayattan sıkılamadan , kaşığının talaşında boğuluyorlardı . "
Ayrıca kitapta ufaktan yüzümü güldüren ama inceden mesaj veren bir tespitte vardı ;
" Haber spikerlerinin tümünün sesi naifti nedense . Başka türlü insanlara dünyanın boktan olduğuyla ilgili haberleri zaten veremezdin . "
Bu arada ifade etmeliyim ki amfi benzetmesi hayli ustacaydı . İşte insanların amfiye benzetildiği o kısım ;
" Makineler yerine daha çok amfilere benziyoruz aslında . Makinenin biraz daha özelleşmiş hali , bir amaç için icat edileni . Müzik , iyi ve kaliteli müzik için ortayı çıkanı . Amfinin fişi prize girer . Bu , doğum süreci için başlangıçtır ya da işe kabul edilme süren . Elektrik gelir ve alet çalışır . Baban spermi gönderir , canlanırsın . Patron maaşını verir , canlanırsın . Amfinin sigortası kalptir . Çalıştıkça kararır , insan yaşadıkça kalbi kararır . Ağzı hoparlörü , üzerindeki parlak düğmeler de ruh halini yansıtır . Izdırabına veya sevincine göre ayarlarsın tonunu .
Gibsonles Paul ve Akustik Fender modelli 2 gitarın da kendine yer bulduğu , Mazhar Furkan Torun'un kaleminden çıkan ve Rock'n Roll'un Yeraltı Edebiyatı ile birleştirildiği ilk kitap olan Kral , Soytarı Donu Giyer insanı toparlanmak için çabalıyormuşçasına hissettiriyor.
Yorumlar
Yorum Gönder