Tabutta Rövaşata & İzlence - 1

Çöplüğüme hoşgeldin insan evladı . Bu yazıyı nerede , ne zaman okuyorsun bilmiyorum ama ben sana hafif sisli bir İstanbul sabahının beş buçuğundan selam duruyorum .


Başrollerini Tuncel Kurtiz , Ahmet Uğurlu ve Ayşen Aydemir'in bölüştüğü 96 yapımlı film başından sonuna kadar dikkatlice seyredince Derviş Zaim imzasını yüzümüze bir tokat gibi çarpıyor . İnanılması güç bir başarı ile o vaktin imkansızlıklarına rağmen hayta bir adamın hüzün yüklü öyküsünü  ele alan buram buram emek kokan bu proje Türk Sineması'nın en nadide eserlerinden .

Yalnızca kulağına değil ; beynine , kalbine ve hatta hislerine dahi tesir edebilecek nefis soundtrack'ler var bu filmde . Biz gibi aciz bir mahlukatı bambaşka diyarlara götüren müziklerin bulunduğu eserde onca gamsız melodiyi birleştirip önümüze koyan Baba Zula bu işi harbi harbi yaptığını senin ekran başında kendinden geçişinle kanıtlıyor .

Dışlanmış kişiliklerin birbiri içine sıkıştırılmış yaşamlarına iç pencereden bakan filmde Mahsun ısınmak ve eğlenmek için sürekli araba çalar , zaman zaman Reis'in teknesinde çalışır , dostu Sarı'yı sever , Yeni Rakı'yı pet bardak ya da şişeden Güzel Marmara'yı ise yavaştan ağır ağır içer ve her daim Zeki'nin kahvehanesinde ki çay ve sigara içen , eroin bağımlısı kadını sever .

Araba çalmak artık Mahsun için bir tutku haline gelmiştir . Öyle ki zaten filmde araba sevdalısı Mahsun'un acı dolu hikayesi izah edilmektedir . Haliyle bunca hırsızlık yapan Mahsun her seferinde polise yakalanmayı da ihmal etmez . Mahsun'u gece boyu döverler , falakaya yatırırlar ancak nafile . Mahsun İçişleri Bakanı Müsteşarı'nın aracından , Maltepe Belediyesi'nin otobüsüne , ambulanstan , itfaiyeye dek daha bir çok aracı çalar .


Bir sahnede amir ve Reis karşılıklı konuşurken amir Reis'e Mahsun'dan herkesin bıktığını ona artık göz kulak olması gerektiğini söyler . Reis ben bunu yapamam benim nüfusuma kayıtlı bir oğlum var dese de amir Reis'e çıkarlarından bahsedip aklını çelerek emniyeti Mahsun belasından kurtardığını sanar . Bu yöntem boşa kaçtı diyemeyiz biraz işe yaradı tabii ki . Reis önce Çaycı Zeki'ye Mahsun'un 600 çay borcunu öder . Ardından Mahsun'u kahvenin tuvaletinden sorumlu tutar . Zeki Mahsun'a kahvenin üstünde kalacak bir yer verir . Her şey güzel gider . Reis , emniyet , Mahsun , araba sahipleri herkes rahattır yani . Hatta öyle ki  Mahsun bir keresinde Reis ve arkadaşlarına işten kazandığı parayla şarap , rakı , çerez alıp bir kış ayazında soğuktan kaybettiği dostu Sarı'nın mezarına gitmeyi teklif eder . Reis'in o sahnedeki Mahsun'a ümit dolu bakışını unutmuyorum , unutamıyorum .

 A bu arada yeri gelmişken bahsedelim inceden . Sarı . Asıl ismi Kemal . Kemal Sade . O da tıpkı Mahsun gibi yaşantısını dışarda bir yerde kimi zaman inşaatta kimi zaman Reis'in teknesinde gizlice süren biri . Gene ayazın sahnede olduğu soğuk bir gece Mahsun her daim yaptığı işi yapıp bir araba çalar . Amacı bu soğuk geceyi arabada geçirerek ısınmak sabahta çaldığı yere geri bırakmaktır . Sarı'yı boğaza nazır Reis'in teknesinde uyurken görünce onu kaldırmaya çalışıp hava çok soğuk burda üşürsün araba var gel der . Lakin Sarı beni bulaştırma burda  yatıcam diyince Mahsun brandayı Sarı'nın üstüne örtüp geber lan ne halin varsa gör deyip gider . Sabaha karşı Sarı'nın kaskatı kesilmiş sureti kızarmış gözlerini örten donuk kirpikleri ve martıların çığlıkları . Sarı'nın cenazesine imam dışında yalnızca 4 kişi katılır . Onlar da Reis ve arkadaşları . Fakat şu defin işlemi sırasında dikkatimi çeken şeyler vuku buldu . İmam görevi gereği İslami usüllere uygun bir biçimde sureler ve dualar okurken ; Reis ve arkadaşları da mezarın başında rakı ve şarap içerler . Kendileri bir yudum aldıktan sonra toprağa dökerler , sonra kendileri biraz daha içerler , ardından tekrar toprağa dökerler . Ve bu böyle içkiler bitene kadar gider . Her ne kadar basit gibi gözükse de aslında ince detaylar var burda . Din - Haram üzerindeki perdeyi yırtıp o çatışmayı en sade haliyle sunan film imamın ve Reis'in bakışlarıyla aslında her şeyi özetliyor .


Büfeden aldığı çıkma ekmeklerle karnını doyurmaya çalışan Mahsun kahvehanedeki eroin bağımlısı kadına yatılı kaldığı yerin anahtarı verir ve kadına istediği zaman buraya gelebileceğini söyler . Bağımlı kadın Mahsun'un bu iyi niyetini suistimal eder ve Mahsun'un odasını eroin alabilmek için kendini kiraladığı erkekler ile birlikte kullanır . Mahsun kadının fahişelik yaparak kazandığı para ile kendine eroin aldığını öğrenince yıkılır , darma duman olur . Kendini daha beter içkiye , sigaraya vurur . Ama ne olursa olsun kadına karşı koyamaz . Kadının isteği üzerine zorla da olsa onu başka bir alıcıya kendi eliyle Taksim'e götürür . Bence bu bi tür içgüdüsel bozukluk . Sonuç itibariyle seni kandıran birine hala nasıl merhamet edip iyi niyet besleyebilirsin ki ?

Filmin sonlarına doğru kadın ile birlikte Reis'in teknesine binip kaçarken tekneyi bir yere çarpması ve Reis'ten sağlam bir dayak yemesi , Rumeli Hisarı'ndaki özel tavus kuşlarını aç olduğu gerekçesiyle kaçırıp kesip yemeye çalışması ve dahası , dahası ...


Boyuna uzun lakin enine ufacık bir tabutta rövaşata atmak kadar zor bir hayatın , mümkün olmayanın içinde kıvrılışın , dar bir alanda çabalayıp çırpınışın , safiane sevmenin , zarar vermekten korksa da arlanmamanın işlendiği film adamı duvardan duvara vuran müzikleri ile harika bir işi seyirciye sunuyor .



Unutmadan ;
Bi filmin bitmesi koymuştur
Bi de çekimlerden sonra Ayşen Aydemir'i kaybetmek ...

Yorumlar