Selcan Aydın ile #Süpertaj 4



İlk 3 bölümü ile gönüllerde taht kuran ve en çok sevilen formatımız haline gelen #Süpertaj bugün Eski Radyocu, İnkılap Kitabevi'nde Yazar, At sevdalısı, Kadıköylü muazzör bir kadını; Selcan Aydın'ı konuk ediyor.

1. Ve bir #Süpertaj klasiğidir ki konuk kendini tanıtır. İşte bu yüzden Selcan Aydın kimdir, nasıl bir insandır. Bize biraz kendinden bahseder misin ?

" Hayatındaki olumsuzluklara aldırmadan, kendi bildiğini, kendi ahlak ve doğru sınırları içerisinde yaşayan, karşıdan bakıldığında rahat, içeriden bakıldığında hüzünlü, yanında olduğunda mutlu, karşısında olduğunda güçlü bir kadın."




2. Geçtiğimiz Mayıs ayının başlarında hali hazırda bulunan Youtube kanalına teaser gibisinden bir video yükleyerek " Vakit tamam. Artık Buradayım. " dedin. Peki jeneriğinde at kişnemesi ve haliyle bir atın logo tasarımını barındıran bir kanaldan neler beklemeliyiz ? Youtube'da ne yapacaksın ?

Beklentiler üzer. Bir şey beklemeden objektif bir bakış açısıyla "bu insanın derdi neymiş?" derseniz belki ortada buluşuruz. Herkes bir şeyler anlatmak ve paylaşmak için orada. Benim de derdim aynı yönde.


3. Ben seni Kent Fm'de Arka Koltuk ile beraber tanıdım. Fakat bildiğime göre daha öncesinde gene Metehan Mert Çakır ile Rock Fm'de de birlikte yayınlar yaptınız. Bu yüzden eski bir radyocuya bu soruyu rahatlıkla yöneltebilirim diye düşünüyorum. O mikrofonun başında neler oluyor ya, yani anlatılan şeyler, bahsedilen konular, değinilen muhabbetler bunun bi kamera arkası, öncesinde bi planlanması vb. var mı ? Yoksa koltuğa yayılınca gelişi güzel bir şeyler mi ortaya çıkıyor ?

Tamamen doğaçlama. Zaten bir metne bağlı kalınsa, bu dinleyici tarafından fark edilir. Sadece konu başlığı oluyor çoğu zaman. Sonrasında akıp gidiyor muhabbet.





4. Zamanında bi koluna ' Senlik bi şey yok ' dövmesi yaptırmıştın. Geçici ya da kalıcı olduğuna dair bir bilgim yok. Ama seni bu dövmeyi yaptırmaya iten faktörleri merak etmiyor değilim açıkçası. Çünkü takdir edersin ki bu pek de alışılmış bi şey değil. Asla yadırgamıyorum ki haddime de değil zaten ama neden böyle bi şey yaptığını öğrenmek isterim.

Kalıcı. Genel tavrım aslında. Bir şeyleri istemediğimi anlatmakta zorlanıyordum, artık gösteriyorum :)


5. Öncelikle bu klişe soru için özür diliyorum. Ancak bazen merak insana kalitesiz birer soru bile sundurtabiliyor. Şu sosyal medya hesaplarında kullandığın "falanca" adı nereden geliyor. Yani herhangi bir özel durumu var mı, yahut senin için bi anlam ifade ediyor mu, yoksa öylesine mi ? Yani kısacası neden "falanca" ?

Anonim olma amaçlı alınan bir rumuzdu. X bir kişi olmak, Selcan dışında sadece yazdıklarıyla var olabilen biri olmak.



6. Kadıköy'de Tarihi Yeldeğirmeni Mahallesi'nde oturuyorsun. Kadıköy başlı başına enfes bi yer iken üstüne üstlük birde sokakların mimari yapısı olsun, duvar yazıları olsun, graffitiler olsun bunlar insana neler hissettiriyor ? Yani Kadıköy'de yaşamak nasıl bir duygu ? Ha bi de şu " Peki hiç geliyo musun Kadıköy'e falan ? " tabirinin mevzusu nedir ? Bizi bi aydınlatır mısın ?

Kadıköy evim gibi. Ergenliğimden beri bütün anılarım, arkadaşlarım burada. Burada yaşamaktan vazgeçebileceğimi zannetmiyorum. "Peki hiç geliyo musun Kadıköy'e falan?" tamemen bir sosyal medya geyiği. Her şeye evrilmesi basit, güzel kalıp cümlesi.



7. Ve artık sırada #Süpertaj formatının bir geleneği haline gelen ikişer kavram sorup anlatma kısmındayız. Bu alanda kişiye özel iki adet kavram verip kendilerine göre izah etmelerini rica ediyorum. Rakı ve At kelimelerini Selcan Aydın olarak tanımlamanı istesek neler söylersin ? Yani sence Rakı ve At nedir ? İsteğine göre ayrı yahut beraber de değerlendirebilirsin.

Rakı: Yalnız içilmesinin karakterine daha uygun olduğunu düşündüğüm, insana kimliğini hatırlatan anason kokusu.
At: Asil, duygulu, görkemli ve kırılgan. Hayatta en sevdiğim görüntüye ve duyguya sahip hayvan.



8. Ben senin kitabın Yirmi5'i okudum. Büyük bir haz aldım aynı zamanda. Ki bununla yetinmeyip gene bu sayfada incelemesini de yaptım. Fakat sana da sormak istediklerim var. İpini kopartan herkesin kitap çıkarttığı bi dönemdeyiz. İnsanlar kitapları satsın diye büyük uğraşlar verirken sen Yirmi5'te kırmızı şaraba yavşak dedin, malak ve dünya saçması tabirlerini kullandın, başladığınız gibi güzel bitirmek isteyen eski sevgilin adına ' Ne istiyorsun amk ? ' diye kendine tepki gösterdin. Ve hatta başka bir yerde "Allah onu pazar günü yaratmış gibiydi." şeklinde bi cümlen dahi vardı. Peki yazmak konusunda seni bu denli kural tanımaz ve özgür hale getiren şey ne oldu ?

Kural dediğiniz şey, bir kalıba uygun olmak istediğinizde uygulamanız gereken maddeler bütünü. Ben edebi bi eser sunmak istemedim. Anlatır gibi, sohbet eder gibi bir samimiyette derdimi sunmak istedim. Birileri okusun da hayatı değişsin diye değil, birileri okusun da yalnız olmadığını hissetsin diye.



9. Araba sürmeyi bilmeyen acemi şoför gibi direksiyonu bambaşka bir yöne kırıp şu soruyu soruyorum. Dünya'da gezip gördüğün ve ömrünün sonuna kadar yaşamak istediğin, yaşayabileceğin bir yer var mı ? Varsa neresi ve neden ?

İrlanda. Yeşil, huzurlu, insanlar mutlu.




10. Son soruya geldik. E haliyle iç sesim ' Selcan Aydın konuğumuzdu! ' diyor. Ve tabi bu cümle de bana Oğuzhan Uğur'u, Babala Tv ekibini, Onedio - PİNÇ kadrosunu hatırlatıyor. Fazla derine inmeden sen ne kadarını anlatmak istersen biz dinlemeye razıyız. Çete'den neden ayrıldın ?

Oraya ait değildim. Bunu fark ettiğimde de ayrıldım. Oğuzhan'la dostuz hala, görüşüyoruz da ama ben o ekibin bir parçası değilim.



SON

Yorumlar