Türkan - Bölüm 6

Türkan yattığı yerden kalktı ve kağıdı eline aldı. Kağıtta çirkin olmasına rağmen okunacak düzeyde bi yazı fontu ile Tezer Özlü'nün şu sözleri vardı:

" Sizin düzeninizle, akıl anlayışınızla, namus anlayışınızla, başarı anlayışınızla hiç bağdaşan yanım yok. Aranızda dolaşmak için giyiniyorum. Hem de iyi giyiniyorum. İyi giyinene iyi yer verdiğiniz için. Aranızda dolaşmak için çalışıyorum. İstediğimi çalışmama izin vermediğiniz için. İçgüdülerimi hiçbir işte uygulamama izin vermediğiniz için. Hiçbir çaba harcamadan bunları yapabiliyorum, bir şey yapıldı sanıyorsunuz. Yaşamım boyunca içimi kemirttiniz. Evlerinizle. Okullarınızla. İşyerlerinizle. Özel ya da resmi kuruluşlarınızla içimi kemirttiniz. Ölmek istedim, dirilttiniz. Yazı yazmak istedim, aç kalırsın dediniz. Aç kalmayı denedim, serum verdiniz. Delirdim, kafama elektrik verdiniz. Hiç aile olmayacak insanla bir araya geldim, gene aile olduk. Ben bütün bunların dışındayım ... "

Türkan sözlerin derinliğinde kaybolurken gün çoktan doğmuştu oralara. Ve evi sıcak ekmek kokusu basmıştı. Üstelik Türkan'ın yattığı çekyatın hemen dibinde tıkır tıkır klavye sesi geliyordu. Mustafa sabah erkenden taze ekmek alıp eve gelmiş. Sedef'i ve Türkan'ı uyandırmadan mükellef bir kahvaltı sofrası hazırlamış ve kızların uyanmasını beklerken daktiloda hikayesini devam ettirmeye koyulmuştu. Önce Türkan ardından Sedef uyandılar ve Türkan şaşkınlığını gizleyemedi. Sedef ise bu tür sürprizlere açıktı. Çünkü Mustafa daha öncesinde de böyle şeyler yapmıştı. Sedef ile Mustafa arasındaki romantik yakınlaşmanın tadı kaçmasın diye lavaboya elini yüzünü yıkamaya giden Türkan dönüşte hafif bi öksürükle " ben geliyorum, ona göre toparlanın. " mesajı vermişti. Türkan masaya oturduğunda Sedef ve Mustafa Türkan'a bakıp bakıp gülüyorlardı. Gece sersemliği ile üstüne Mustafa'nın sweatini giyen Türkan'ın köşeli jetonu sonradan düştü ve gülüşmelerin sebebini de anlamış oldu. Mustafa'nın sweati ile kahvaltısını yaptı ve sonrasında kendi kıyafetlerini giydi. Sümbül motifli fular Türkan'ı daha ayrı bi güzel gösteriyordu. Fazla vakit kaybetmeden evden ayrıldılar. Sedef ve Türkan fakülteye Mustafa ise babasının yanına gitti.

Türkan bu sefer feragat ettiği uykularının, gitmediği davetlerin, katılmadığı şenliklerin ve elinin tersiyle ittiği fırsatların karşılığını alıyordu. 4 yılını geçireceği bu muntazam yerde alacağı eğitimin kendisini inanılmaz derecede geliştireceğine kesin gözüyle bakıyordu Türkan. Sedef fakülteyi gezdirmeye devam etti. Derslikler, Kafeterya, Stüdyolar, Kütüphane vb. derken tam 2.5 saat geçmişti. Sedef ve Türkan bahçeye çıkıp sigaralarını içerken karşılarından elinde sert plastik kahverengi bi tepsiyle üzerinde 3 kahve bulunduran bi beyefendinin kendilerine doğru geldiğini fark ettiler. Beyefendi kahveleri kızlara ikram etti. Kendi kahvesini eline alıp tepsiyi kızların yaslandığı duvarın üst zeminine bırakarak:
- Şöyle yürümez miyiz, hem çıkış da bu tarafta?
   dedi. Sedef beyefendinin Türkan'a vurulduğunu anlamıştı. Türkan istemese de 'Tabi' dedi.


Ve Türkan'ı çekiştirerek beyefendi ile çıkışa doğru yürümeye başladılar. Beyefendi Türkan'a elini uzatıp " Koray ben, Nejat Koray. Ama daha çok Koray'ı kullanıyorum. " dedi. Türkan:
- Memnun oldum Nejat, bende Türkan.
  diye yanıtladı. Türkan'ın tezatlığı Koray'ın oldukça hoşuna gitmişti.

Devam Edecek ...
Editör : Yok.

Yorumlar