Çok değil 5 dakika önce mutluluktan yüzünde güller açan Türkan şu an ağlamaktan bi çareydi. Gözyaşları onun konuşmasını engelliyordu. Sedef telefonu alıp mesaja baktı. Mustafa ve Koray'a da gösterdi. Hepsi yıkılmış vaziyetteydi. Ayşe Kütahya'da tek başına kalmıştı ve onun Türkan'a ihtiyacı vardı.
Türkan Mustafa'ya ' Beni eve götürür müsün? Memlekete dönmem lazım. ' dedi.
Mustafa hemen Türkan'ı eve yetiştirdi. Türkan beyaz çiçekli elbisesini indirip salaş bi şeyler aldı üstüne ve Frida Kahlo baskılı bez çantasına kimliğini, okuma kitaplarını ve bi miktar parayı koyup Mustafa'nın kendisini hemen havaalanına götürmesini istedi.
Mustafa bi yandan Türkan'ı havaalanına götürürken diğer yandan da Sedef ve Koray'a ' Biz havaalanına geçiyoruz, sizde oraya gelin. ' diye haber verdi.
Dörtlü son kez havaalanında buluştu. Türkan apar topar Kütahya'ya giden ilk uçağa bi bilet aldı.
Ardından:
- Durum ortada. Annemi kaybettim az önce. Belki babamda dayanamayıp vefat edecek. Bilmiyorum. Ayşem'in bana ihtiyacı var. Gitmem gerekiyo. Hepiniz çok iyi insanlarsınız. Sedef sen hep benim en değerli dostum olarak kalacaksın, sohbetini ve samimiyetini hiç unutmayacağım. Mustafa o daktiloyu incelememe izin vermedin ya alacağın olsun ama sana da minnettarım yaptığın herşey için. Ve Nejat. Hayat bu. Karşımıza ne çıkacağını tahmin dahi edemiyoruz. Fakat bilmeni isterim ki senin beni sevdiğin gibi ben de seni seviyorum. Tekrardan herşey için teşekkürler, hepiniz iyi ki varsınız.
dedi ve dostlarıyla vedalaştı. Uçağa binmek üzere kimlik kontrolünden geçen Türkan Sedef'e, Mustafa'ya ve Koray'a el sallayarak gitti Ankara'dan.
Büyük umut ve hayallerle binbir çaba ve emekle kazandığı okulda daha adam akıllı bi ders bile alamadan hayatının belki de en büyük cezasına yahut imtihanına çarptırılan Türkan çaresiz Kütahya'ya döndü.
Kütahya'ya, evine vardığında herkes Türkan'a teselliler sıralıyor, üzülme diyordu. Oysaki bu o kadar kolay değildi. Hanımının yokluğuna dayanamayan babasının da ölüm haberi gelince taziye evi tamamen darma duman oldu. Karı kocayı yan yana toprağa veren abla kardeşi bundan sonra zorlu bi yaşam bekliyordu.
Türkan Mustafa'ya ' Beni eve götürür müsün? Memlekete dönmem lazım. ' dedi.
Mustafa hemen Türkan'ı eve yetiştirdi. Türkan beyaz çiçekli elbisesini indirip salaş bi şeyler aldı üstüne ve Frida Kahlo baskılı bez çantasına kimliğini, okuma kitaplarını ve bi miktar parayı koyup Mustafa'nın kendisini hemen havaalanına götürmesini istedi.
Mustafa bi yandan Türkan'ı havaalanına götürürken diğer yandan da Sedef ve Koray'a ' Biz havaalanına geçiyoruz, sizde oraya gelin. ' diye haber verdi.
Dörtlü son kez havaalanında buluştu. Türkan apar topar Kütahya'ya giden ilk uçağa bi bilet aldı.
Ardından:
- Durum ortada. Annemi kaybettim az önce. Belki babamda dayanamayıp vefat edecek. Bilmiyorum. Ayşem'in bana ihtiyacı var. Gitmem gerekiyo. Hepiniz çok iyi insanlarsınız. Sedef sen hep benim en değerli dostum olarak kalacaksın, sohbetini ve samimiyetini hiç unutmayacağım. Mustafa o daktiloyu incelememe izin vermedin ya alacağın olsun ama sana da minnettarım yaptığın herşey için. Ve Nejat. Hayat bu. Karşımıza ne çıkacağını tahmin dahi edemiyoruz. Fakat bilmeni isterim ki senin beni sevdiğin gibi ben de seni seviyorum. Tekrardan herşey için teşekkürler, hepiniz iyi ki varsınız.
dedi ve dostlarıyla vedalaştı. Uçağa binmek üzere kimlik kontrolünden geçen Türkan Sedef'e, Mustafa'ya ve Koray'a el sallayarak gitti Ankara'dan.
Büyük umut ve hayallerle binbir çaba ve emekle kazandığı okulda daha adam akıllı bi ders bile alamadan hayatının belki de en büyük cezasına yahut imtihanına çarptırılan Türkan çaresiz Kütahya'ya döndü.
Kütahya'ya, evine vardığında herkes Türkan'a teselliler sıralıyor, üzülme diyordu. Oysaki bu o kadar kolay değildi. Hanımının yokluğuna dayanamayan babasının da ölüm haberi gelince taziye evi tamamen darma duman oldu. Karı kocayı yan yana toprağa veren abla kardeşi bundan sonra zorlu bi yaşam bekliyordu.
SON
Yorumlar
Yorum Gönder