Herkeslere Selam!
Haftalar öncesinden müjdesini vermiş bulunduğum "Anaaa!" ile karşınızdayım. Bu bölümde başımdan geçenleri ve yaşadığım olayları hikaye anlatıcılığı kabiliyetim doğrultusunda sizlerle paylaşıyorum. Ticari bekleme yapma :)
Mevsim kış. Henüz beşinci sınıfa giden bıyıkçıkları yeni yeni terlemeye başlamış karayağız bir delikanlı iken ben ailem ile Sultançiftliği'ne dayımlara misafirliğe gittik. Saat akşam 23.30 suları olması lazım. Bizi eve götüreceği için dayımdan hadi kalkalım talimatı geldi. Oldum olası annelerin o upuzun süren vedalaşmalarından haz almadığım için kuzenimle aşağıya indik. Sokağın ortasında duran patlak top ikimize de aynı şeyi düşündürmüş olacak ki ufak bi tebessüm ettik ve caddenin ışığıyla aydınlanmaya çalışan loş sokakta topla oynamaya başladık.
O bana atıyor ben ona atıyorum derken artık millet çıkışa hazırlanmaya başlamış bilene. Fakat o da nesi. Kuzen bir şut çekiyor ve top hani şu binaların bodrum katlarındaki daireyle binanın girişi arasındaki çukurumsu boşluk varya işte oraya düşüyor. Bendeniz gayet soğukkanlı. Hırsızlara karşı demir parmaklıkla tedbiri alınmış daire ile binanın girişi arasında kalan boşluğa atlıyor ve topu o çukurdan çıkarıyorum. Sonrasında topu yukarıya yani kaldırıma atıyorum. Ardından bir iki tepinme ile yukarı çıkıp ben de kaldırımda bitiyorum hemen.
Ve kaza anı yaklaşıyor. Fakat bu pek tabii bilinmez. Neyse karanlıktan hallice olan sokakta patlak topa vurmak için geriliyorum. O sıra kendimi Ronaldo hissediyor olma ihtimalim accaipp yüksek. Ama atladığım bi nokta var. O da bahsettiğim boşluk vardı ya hani, heh! işte o boşlukla kaldırımı bağlayan sanırım benim boyumca uzanan enine bi çıkıntı olması. Geril, geril, geril ve vur derken gerilmenin sonlarına doğru benim ayağım çıkıntıya takılıyor ve sonrasında bahsini geçirdiğim demir parmaklıkla korunan bodrum dairenin ön çukuruna tepe taklak düşüyorum. Tepe taklak dediysem yalan veya abartı değil ha. Hakkaten tepe taklak. Çünkü düşerken sağ kulağım demir parmaklığa asılıp yırtılıyor. Şu anki yüz ifadenizi tahmin edebiliyor ancak bunu izah edemiyorum. Bundan ötürü özür dilerim.
Neyse benim kulak demire saplanmış e haliyle yırtılmış. Ve hayatımdaki tüm korkusuzluğumu orada kullanmış olacağım ki kulağımı saplanmış demirden çıkarıyorum. Mantık yürüterek de tahmin edebileceğiniz üzere o atmosferin şoku ve acısıyla bayılıyorum. Kuzenim biraz, yok yok biraz değil baya hain. Benim kulağımın demire saplanma anındaki patlattığım feryadı duyup olay başıma kalacak korkusuyla kaçıyor. Lan vitaminsiz herif insan birilerine ses eder bişi yapar ne bilim kuzenin gözünün önünde baygın yatıyo kaçmak ne demek öküz! tövbe tövbe ya. Neyse ben orda ne kadar baygın kaldığımı bilmiyorum. Bi süre sonra kendime geliyor ve kulağımın kanadığını fark ediyorum. Çukurdan ellerimi yukarıya uzatıp her insan evladı gibi ilk yardımımı "Anne" diye istememle ironiktir ki sülale başıma toplanıyor. Dayım elimden tutarak beni o boşluktan çıkarıyor. Bildiğim kadarıyla şu sıralar Adıyaman'da öğretmenlik yapan dayımın kızı üstümü başımı silkip 'bişeyin yok kuzum geçti' diyor ve beni anneme teslim ediyor. Annem elini ensemden arı okşayıp 'iyi misin paşam?' derken elinin kanlandığını fark ediyor. Ve olayın kırılma noktası yaşanıyor.
Kulağımın yırtıldığını gören annem dayıma seslenip 'hemen hastaneye gidelim.' diyor. Alelacele arabaya biniliyor. Saatin o sıralar 01 üzeri olduğunu annem naklediyor. Gittiğimiz ilk hastane biz müdahalede bulunamayız diyerek bizi Bezmi Alem'e yönlendiriyor. Apar topar Bezmi Alem'e gidiyoruz. Yanımda kimlik yok. Ama acile de gitsen, kulağını annen yırtılmış iki tarafından ayrı ayrı tutsa da o kayıt yapılacak. Tamamda başkan kulağımız yırtıldı. Beynimiz sağlam hani. Sanki hiçbir şey olmamış gibi Hasta Kabul'de ki ela gözlü - henüz öyle derin bakan bi çift göz daha görmedim - kıza T.C. Kimlik Numaramı şakıyorum. Bence bu yaşanana rağmen kimlik numaramın hala aklımda olması zekamın en berrak göstergesi. Tamam tamam sustum. Velhasıl kelam kayıt yapılıyor. Dikiş odasına geçiyoruz dayımla. 8 dikiş atılıyor sağ kulağıma. Sargı bezi sarılıp taburcu ediliyoruz. Hasarın kulak zarında oluşmamış olması büyük bir nimet iken benim de ömür boyu anlatabileceğim böyle anormal bi anım oluyor.
Ha bu arada anlattıklarımın yalan olduğunu düşünen varsa sağ kulağımı yakından inceleyip ömür boyu kalacak o dikiş izine tanıklık edebilir.
Ee peki kim kaldı eski kulağı yırtıklardan?
Haftalar öncesinden müjdesini vermiş bulunduğum "Anaaa!" ile karşınızdayım. Bu bölümde başımdan geçenleri ve yaşadığım olayları hikaye anlatıcılığı kabiliyetim doğrultusunda sizlerle paylaşıyorum. Ticari bekleme yapma :)
Mevsim kış. Henüz beşinci sınıfa giden bıyıkçıkları yeni yeni terlemeye başlamış karayağız bir delikanlı iken ben ailem ile Sultançiftliği'ne dayımlara misafirliğe gittik. Saat akşam 23.30 suları olması lazım. Bizi eve götüreceği için dayımdan hadi kalkalım talimatı geldi. Oldum olası annelerin o upuzun süren vedalaşmalarından haz almadığım için kuzenimle aşağıya indik. Sokağın ortasında duran patlak top ikimize de aynı şeyi düşündürmüş olacak ki ufak bi tebessüm ettik ve caddenin ışığıyla aydınlanmaya çalışan loş sokakta topla oynamaya başladık.
O bana atıyor ben ona atıyorum derken artık millet çıkışa hazırlanmaya başlamış bilene. Fakat o da nesi. Kuzen bir şut çekiyor ve top hani şu binaların bodrum katlarındaki daireyle binanın girişi arasındaki çukurumsu boşluk varya işte oraya düşüyor. Bendeniz gayet soğukkanlı. Hırsızlara karşı demir parmaklıkla tedbiri alınmış daire ile binanın girişi arasında kalan boşluğa atlıyor ve topu o çukurdan çıkarıyorum. Sonrasında topu yukarıya yani kaldırıma atıyorum. Ardından bir iki tepinme ile yukarı çıkıp ben de kaldırımda bitiyorum hemen.
Ve kaza anı yaklaşıyor. Fakat bu pek tabii bilinmez. Neyse karanlıktan hallice olan sokakta patlak topa vurmak için geriliyorum. O sıra kendimi Ronaldo hissediyor olma ihtimalim accaipp yüksek. Ama atladığım bi nokta var. O da bahsettiğim boşluk vardı ya hani, heh! işte o boşlukla kaldırımı bağlayan sanırım benim boyumca uzanan enine bi çıkıntı olması. Geril, geril, geril ve vur derken gerilmenin sonlarına doğru benim ayağım çıkıntıya takılıyor ve sonrasında bahsini geçirdiğim demir parmaklıkla korunan bodrum dairenin ön çukuruna tepe taklak düşüyorum. Tepe taklak dediysem yalan veya abartı değil ha. Hakkaten tepe taklak. Çünkü düşerken sağ kulağım demir parmaklığa asılıp yırtılıyor. Şu anki yüz ifadenizi tahmin edebiliyor ancak bunu izah edemiyorum. Bundan ötürü özür dilerim.
Neyse benim kulak demire saplanmış e haliyle yırtılmış. Ve hayatımdaki tüm korkusuzluğumu orada kullanmış olacağım ki kulağımı saplanmış demirden çıkarıyorum. Mantık yürüterek de tahmin edebileceğiniz üzere o atmosferin şoku ve acısıyla bayılıyorum. Kuzenim biraz, yok yok biraz değil baya hain. Benim kulağımın demire saplanma anındaki patlattığım feryadı duyup olay başıma kalacak korkusuyla kaçıyor. Lan vitaminsiz herif insan birilerine ses eder bişi yapar ne bilim kuzenin gözünün önünde baygın yatıyo kaçmak ne demek öküz! tövbe tövbe ya. Neyse ben orda ne kadar baygın kaldığımı bilmiyorum. Bi süre sonra kendime geliyor ve kulağımın kanadığını fark ediyorum. Çukurdan ellerimi yukarıya uzatıp her insan evladı gibi ilk yardımımı "Anne" diye istememle ironiktir ki sülale başıma toplanıyor. Dayım elimden tutarak beni o boşluktan çıkarıyor. Bildiğim kadarıyla şu sıralar Adıyaman'da öğretmenlik yapan dayımın kızı üstümü başımı silkip 'bişeyin yok kuzum geçti' diyor ve beni anneme teslim ediyor. Annem elini ensemden arı okşayıp 'iyi misin paşam?' derken elinin kanlandığını fark ediyor. Ve olayın kırılma noktası yaşanıyor.
Kulağımın yırtıldığını gören annem dayıma seslenip 'hemen hastaneye gidelim.' diyor. Alelacele arabaya biniliyor. Saatin o sıralar 01 üzeri olduğunu annem naklediyor. Gittiğimiz ilk hastane biz müdahalede bulunamayız diyerek bizi Bezmi Alem'e yönlendiriyor. Apar topar Bezmi Alem'e gidiyoruz. Yanımda kimlik yok. Ama acile de gitsen, kulağını annen yırtılmış iki tarafından ayrı ayrı tutsa da o kayıt yapılacak. Tamamda başkan kulağımız yırtıldı. Beynimiz sağlam hani. Sanki hiçbir şey olmamış gibi Hasta Kabul'de ki ela gözlü - henüz öyle derin bakan bi çift göz daha görmedim - kıza T.C. Kimlik Numaramı şakıyorum. Bence bu yaşanana rağmen kimlik numaramın hala aklımda olması zekamın en berrak göstergesi. Tamam tamam sustum. Velhasıl kelam kayıt yapılıyor. Dikiş odasına geçiyoruz dayımla. 8 dikiş atılıyor sağ kulağıma. Sargı bezi sarılıp taburcu ediliyoruz. Hasarın kulak zarında oluşmamış olması büyük bir nimet iken benim de ömür boyu anlatabileceğim böyle anormal bi anım oluyor.
Ha bu arada anlattıklarımın yalan olduğunu düşünen varsa sağ kulağımı yakından inceleyip ömür boyu kalacak o dikiş izine tanıklık edebilir.
Ee peki kim kaldı eski kulağı yırtıklardan?
Yorumlar
Yorum Gönder