Yalnızca sayfaya giriş yapıp yazıyı okumadan kazandırdığı görüntülenme ile bana fayda sağladığı düşüncesine kapılan saf ve temiz kalpli okurum. Muhtemelen bunu da okumadın. Ama ben hayallerim uğruna yazmaktan vazgeçmeyeceğim. Üstelik el emeği göz nuru tasarımını kendim yaptığım kartvizitlerim dün yeni ve tazecik elime geçmişken bu işi bırakmaya hiç mi hiç niyetim yok.
Hem bugün yepisyeni bir format için kolları sıvadım. Çöp Eleştiri. Evet, peki nedir bu Çöp Eleştiri? Çöp Eleştiri, Mustafa'nın çevresinde görmekten ve yaşamaktan bunaldığı artık sabır edemeyeceği raddeye gelen olayları korkusuz, tarafsız ve dürüst biçimde anlatıverdiği tuhaf bir konsepttir. Ve bu konseptin ilk bölüm konusu da yersiz 'Rakı ve Çay Edebiyatı' yapanlar. Hadi başlayalım.
Sülocuğum'un bildiği üzere çayı demli ve çift şekerli içen bir yazar (!) olaraktan bu sıvıya bu denli yüklenilmesini doğru bulmuyorum. Yani 'I don't find true' demek istedim. Öhöm öhöm. Dil kursuna gidiyorum da bu aralar ondan böylemsi. Her neyse.
Yani tamam seversin, çay içmeden günü kapatmazsın hatta fakat çaya bu kadar şey atfetmeye gerek yok ki. En azından ben öyle yapmıyorum. Çünkü bu çay ve hepsi bu. Evet tüm insanlar farklıdır. Diyeceksiniz ki ne alaka? Mesela kimi ince belli bardakta, kimi tombul bardakta, kimi ise kupada içmeyi sever çayı. Bazısı son yudumunu bile içer, tortularını dahi çiğner, bazısı ise bardağın altını bırakır. Dudak payı diye diye bardağın yarısı kadar çay içeni de vardır, ağzına kadar dolu olup dökülmesin diye önce bardağa yaklaşıp kaldırmadan dudağıyla ilk yudumunu içen de. Ve bu böyle gider. Gayrı evim gibi olan Mori'nin dışarısında bulunan tekli masalardan birinde kulağımda kulaklık önümde kağıtlar ve elimde kalemle sana selam dururken konudan ne ara bu kadar saptığımı sorguluyorum. Kulağımda Seksendört çalıyor. Tuna Velibaşoğlu söylüyor. Güzel gidiyor. Eğleniyorum.
Neysenzi, konumuza dönelim. Çay diyordum. Evet bu sıvıyı öyle ehemmiyetli kılmaya çalışanlar var ki. Ah zavallılar. Olan değerini de yok ediyorlar. Yani bir insan yalnızca çay için neden Twitter veya Instagram'da sayfa açar ki? Özür dilerim ama ben işin bu kısmını anlamlandıramıyorum. Hani tamam çay hakkında hiçbir şey söylemeyin sadece için ve gidin demiyorum ama olayı bu kadar da içselleştirmeyin be babacımlar. Çünkü böylesi hakikaten rahatsız edici bir hal alıyor.
Şimdi diyeceksin ki 'Len olum yazının başlığında "Rakı ve Çay Edebiyatı" yazıyor. Sen sabah beri çay adına konuşuyorsun. Hani Rakı? Peki ya hani Rakı Edebiyatı?'
Aslında biraz geçiştirmek niyetinde de olabilirim. Ancak bu hususta da susacak değilim. Çünkü burası Çöp Eleştiri. Her ne kadar rakıyı henüz tatmamış olsam da bu ötekileştirmeden hoşnutsuzum. Ben rakıyı dost meclisine tabi, derde destekçi, mutluluğa meyilli kılınabilecek bir içecek zannediyorum. En azından bu vakte dek hep böyle gördüm. İzlediğim filmlerde ve dizilerde, dinlediğim müziklerde ve tanıklık ettiğim yerlerde böyle söz edildi kendisinden. Ayrıca gerçek anason severlerin de bu edebiyattan - nasıl edebiyat denebiliyorsa artık - nefret ettiği kanaatindeyim. Çünkü bu edebiyat ( ben niye bu b*ktan duruma edebiyat diyorum ya ) artık öylesi bir hale geldi ki; aciz kelimelerle manasını anlatmaya uğraşanlar mı dersin, nasıl içileceğinin eğitimini verenler mi dersin, kadın ile ölesiye bağdaştıranlar mı dersin. Yani her türden sırtapoz bu mevzunun içinde kendine yer buldu.
<Rakı acı diye buruşturma ağzını, acı acıyı bastırır, rakı sancıyı.>
<Oturalım bir rakı masasına sarılmamıza gerek yok, beni neden sevmediğini anlat.>
<Rakı içen kadının gülüşü güzeldir.>
<Adabı vardır rakının. Önce kiminle içtiğini bileceksin, sonra kime içtiğini.>
<Demek ki neymiş? Yarıya kadar değil, yaraya kadar rakı.>
gibisinden cümleler bu bahse dair edindiğim argümanlardan yalnızca birkaçı.
Yani anlayacağınız dostlar, harbi dertlilerin dışında kalan tüm molozlar çay ve rakı üzerinden prim yaptı yıllarca. Üstelik konuya ilişkin kurulan sosyal medya hesaplarının popülaritesine bakılırsa bu olay yıllarca da devam edecek. Ve safi niyetlerle çayını muhabbete demleyen, buzunu derdine koyan insanlar olarak gitgide azalıyoruz. Ama bu bizim yanlış yaptığımızı göstermez. Çünkü biz olayı çığırından çıkartmak yerine olması gerken yerde tutuyor ve sıkıntıya mahal vermiyoruz.
E iyi ki de böyle yapıyoruz. Var olalım emi.
Çöp Eleştiri'nin ilk bölümünde yersiz "Rakı ve Çay Edebiyatı" yapanlar adına şakıdım. Benim içime sindi, beğenmeniz sizin yararınıza olur :)
( 'bay aslan burcu konuştu' diyecek şimdi )
Kalın sağlıcakla ...
Hoooooopp!!
Abi şu çayı bi yenile gözünü sevim yav. Böyle çay mı olur Allah için? Nırç, nırç, nırç.
Hem bugün yepisyeni bir format için kolları sıvadım. Çöp Eleştiri. Evet, peki nedir bu Çöp Eleştiri? Çöp Eleştiri, Mustafa'nın çevresinde görmekten ve yaşamaktan bunaldığı artık sabır edemeyeceği raddeye gelen olayları korkusuz, tarafsız ve dürüst biçimde anlatıverdiği tuhaf bir konsepttir. Ve bu konseptin ilk bölüm konusu da yersiz 'Rakı ve Çay Edebiyatı' yapanlar. Hadi başlayalım.
Sülocuğum'un bildiği üzere çayı demli ve çift şekerli içen bir yazar (!) olaraktan bu sıvıya bu denli yüklenilmesini doğru bulmuyorum. Yani 'I don't find true' demek istedim. Öhöm öhöm. Dil kursuna gidiyorum da bu aralar ondan böylemsi. Her neyse.
Yani tamam seversin, çay içmeden günü kapatmazsın hatta fakat çaya bu kadar şey atfetmeye gerek yok ki. En azından ben öyle yapmıyorum. Çünkü bu çay ve hepsi bu. Evet tüm insanlar farklıdır. Diyeceksiniz ki ne alaka? Mesela kimi ince belli bardakta, kimi tombul bardakta, kimi ise kupada içmeyi sever çayı. Bazısı son yudumunu bile içer, tortularını dahi çiğner, bazısı ise bardağın altını bırakır. Dudak payı diye diye bardağın yarısı kadar çay içeni de vardır, ağzına kadar dolu olup dökülmesin diye önce bardağa yaklaşıp kaldırmadan dudağıyla ilk yudumunu içen de. Ve bu böyle gider. Gayrı evim gibi olan Mori'nin dışarısında bulunan tekli masalardan birinde kulağımda kulaklık önümde kağıtlar ve elimde kalemle sana selam dururken konudan ne ara bu kadar saptığımı sorguluyorum. Kulağımda Seksendört çalıyor. Tuna Velibaşoğlu söylüyor. Güzel gidiyor. Eğleniyorum.
Neysenzi, konumuza dönelim. Çay diyordum. Evet bu sıvıyı öyle ehemmiyetli kılmaya çalışanlar var ki. Ah zavallılar. Olan değerini de yok ediyorlar. Yani bir insan yalnızca çay için neden Twitter veya Instagram'da sayfa açar ki? Özür dilerim ama ben işin bu kısmını anlamlandıramıyorum. Hani tamam çay hakkında hiçbir şey söylemeyin sadece için ve gidin demiyorum ama olayı bu kadar da içselleştirmeyin be babacımlar. Çünkü böylesi hakikaten rahatsız edici bir hal alıyor.
Şimdi diyeceksin ki 'Len olum yazının başlığında "Rakı ve Çay Edebiyatı" yazıyor. Sen sabah beri çay adına konuşuyorsun. Hani Rakı? Peki ya hani Rakı Edebiyatı?'
Aslında biraz geçiştirmek niyetinde de olabilirim. Ancak bu hususta da susacak değilim. Çünkü burası Çöp Eleştiri. Her ne kadar rakıyı henüz tatmamış olsam da bu ötekileştirmeden hoşnutsuzum. Ben rakıyı dost meclisine tabi, derde destekçi, mutluluğa meyilli kılınabilecek bir içecek zannediyorum. En azından bu vakte dek hep böyle gördüm. İzlediğim filmlerde ve dizilerde, dinlediğim müziklerde ve tanıklık ettiğim yerlerde böyle söz edildi kendisinden. Ayrıca gerçek anason severlerin de bu edebiyattan - nasıl edebiyat denebiliyorsa artık - nefret ettiği kanaatindeyim. Çünkü bu edebiyat ( ben niye bu b*ktan duruma edebiyat diyorum ya ) artık öylesi bir hale geldi ki; aciz kelimelerle manasını anlatmaya uğraşanlar mı dersin, nasıl içileceğinin eğitimini verenler mi dersin, kadın ile ölesiye bağdaştıranlar mı dersin. Yani her türden sırtapoz bu mevzunun içinde kendine yer buldu.
<Rakı acı diye buruşturma ağzını, acı acıyı bastırır, rakı sancıyı.>
<Oturalım bir rakı masasına sarılmamıza gerek yok, beni neden sevmediğini anlat.>
<Rakı içen kadının gülüşü güzeldir.>
<Adabı vardır rakının. Önce kiminle içtiğini bileceksin, sonra kime içtiğini.>
<Demek ki neymiş? Yarıya kadar değil, yaraya kadar rakı.>
gibisinden cümleler bu bahse dair edindiğim argümanlardan yalnızca birkaçı.
Yani anlayacağınız dostlar, harbi dertlilerin dışında kalan tüm molozlar çay ve rakı üzerinden prim yaptı yıllarca. Üstelik konuya ilişkin kurulan sosyal medya hesaplarının popülaritesine bakılırsa bu olay yıllarca da devam edecek. Ve safi niyetlerle çayını muhabbete demleyen, buzunu derdine koyan insanlar olarak gitgide azalıyoruz. Ama bu bizim yanlış yaptığımızı göstermez. Çünkü biz olayı çığırından çıkartmak yerine olması gerken yerde tutuyor ve sıkıntıya mahal vermiyoruz.
E iyi ki de böyle yapıyoruz. Var olalım emi.
Çöp Eleştiri'nin ilk bölümünde yersiz "Rakı ve Çay Edebiyatı" yapanlar adına şakıdım. Benim içime sindi, beğenmeniz sizin yararınıza olur :)
( 'bay aslan burcu konuştu' diyecek şimdi )
Kalın sağlıcakla ...
Hoooooopp!!
Abi şu çayı bi yenile gözünü sevim yav. Böyle çay mı olur Allah için? Nırç, nırç, nırç.
Yorumlar
Yorum Gönder