Karmaşasından sual olunmayan, oldukça alengirli fakat monoton görülen bir İstanbul gününden hepinize merhaba. Pek de uzun sayılmayacak bir aradan sonra yeni bi kitap incelemesi ile sizlere selam duruyorum.
İlk kitabını da aynı heves ve cüretle inceleyip kaleme aldığım, üstelik #Süpertaj formatında da konuğum olan Mazhar Furkan Torun'un ikinci ve şimdilik son kitabı "70'lerin Tuvaleti" bu yazımın konusu.
Şubat 2018'de Puslu Yayıncılık'tan çıkan kitap bilindiği üzere yazmayı kaliteli insanlara, istediği gibi yaşayanlara, hayata ve Rock'n Roll'a adayan - yahut sadece benim öyle sandığım - Mazhar Furkan Torun'a ait.
Kitapta Otel Çalışanı Özkan Fuat'ı, Polis Süheyl Nadir Demir'i ve Gazeteci Celal Nafiz Kök'ü ele alan yazar yer altı edebiyatı çizgisinden çıkmayarak kendi tarzına da hizmet etmeye devam ediyor.
Bir olay üzerinde üç karakteri toplayan ve her birini ayrı ayrı anlatan Torun dışardan bakıldığında fark edilemese de aslında oldukça meşakkatli bir işe imza atıyor. En nihayetinde hepsi birbirinden farklı üç kişinin hayatını, yaşadıklarını ve çevresini okuyorsunuz. Olayları bağdaştırma işinin zor olacağını hayal ederken Mazhar Furkan dizginleri ele geçiriyor ve her şeyi tek bir olay etrafında topluyor. Okur olarak itiraf etmeliyim ki öncesinde böyle birşeye tanıklık etmemiştim. Dilerim ki Mazhar F. Torun'un kullandığı bu yöntem geçmişte hiçbir yazar tarafından kullanılmamış ve tamamen Torun'a ait bi yöntem olsun. Aksi takdirde böyle güzel bi anlatıma ömrüm boyu okuduğum onca eser arasında henüz rastlamamış olmak beni üzer.
Kral Soytarı Donu Giyer'de müptelası olduğum benzetmeler bu kitapta da iş başında. Teşbih denen şeyi gerçekten iyi yapan bir yazarın eserini okuyorsanız çok şanslısınız. Bir kere 'omuzları meme ucuna kadar düşen dişlek patroncuğu, namusu bacak arasında arayanların karakterlerini ortaya koyarak zar salladığı bir yer olan Feza Otel'i, ruh fukarası gözleri, Amerikalı'dan alınan hayatın zevklerini, başkasının çalar saatiyle düzene giren bi hayatı, kadın bacakları hariç ikiye ayrılan şeyleri sevmeyen onların da ayrılmak yerine aralanmasını dileyen bi adamı, yaşamı dursa da saati durmayan ölüleri, romanlardan fırlamış gibi görünen genç ve ciddi bir kadını' kimse size böyle anlatmaz.
Sayesinde birini çekiştirmenin onun ancak ününe ün katacağını ve yücelteceğini, gazetecilerin silah yerine kalemlerini kullanmaları gerektiğini ve keskin bir dille etkili yazılar çıkaran gazetecilerin yazdıkça her gün düşmanının arttığını ve biraz daha fazla para kazandığını öğrendiğim Celal Nafiz Kök'e teşekkür ediyorum.
Filtresiz Camel içen, hayalarındaki kıllar ağarmaya başlayınca iyi yada kötü bir şekilde maytap mevzusu olan, ruhu mermi kovanını anca dolduran, altına sıçan mevtalar ile meşgul olan, hipodrom ve kerhane taktiğini kullanan ve düzenbazlığın bilim insanı olup Azrail'i bile kandırabilecek bir biradere sahip olan Süheyl Nadir Demir'e teşekkür ediyorum.
'Dünyayı siyanür gibi insan dölünün var ettikleri zehirliyor.' diyen, ölümsüzlüğü bulan, insanların yemek yedikçe değil de birbirini yedikçe büyüdüğünü idrak eden, patronunun bir tuvaletin insan hayatının içine etmesini bile sağlayabileceğini anlayan, hayatı hep aynı sıkılıkta ve sıkıcılıkta yaşayan ve biri için endişelenmenin korkunç ve huzur verici bir duygu olduğunu ifade eden Özkan Fuat'a teşekkür ediyorum.
Av Mevsimi filmine konu olan cinayet ve derede bulunan kesik el üstüne bu kitapta da tuvaletin içinden çıkan kesik bir el biyolojik açıdan beni biraz korkutmadı değil. Ancak bu durum Av Mevsimi ve 70'lerin Tuvaleti eserlerinin kalitesine zeval ettirmiyor.
Kitabın içinde kendisine hayli yer bulmuş olsa da benim bahsetmediğim bir çok karakter var. Örneğin Olivia, Amanda, Amerikalı, Agatha, 1 Numara, 2 Numara, Ekrem, Öğretmen, Ferruh ve Hasan Meddah.
Rock'n Roll'un, Rolling Stones'un ve Hendrix'in içinde barındığı, bol sevişmeli ve sağlam küfürlü kitap, adamı duvardan duvara vuran hikayesi ile de okurunu şaşkına çevirmeyi başarıyor.
Bu dünyada iyilerin ve kötülerin olmadığını söyleyen Mazhar Furkan Torun ekliyor:
- Bu dünyada sadece makuller vardı. Makul insan, makul aşk, makul para ve makul or*spu çocukları, hepsi alabildiğine makul ve olabildiğince insandı.
Adından belli olacağı üzere 70'li yıllarda geçen hikaye o zamanın etkilerini de göstermekten geri durmuyor. Mesela matbuatlar ve dahaları için düzenlenen bağış gecelerinin rezil muhteviyatı beni oldukça etkiledi. Aslına bakılırsa iğrendim bile diyebilirim. Fakat o vakit düzen öyle işliyormuş.
Yazımı bitirirken sizlere üçüncü kitabını Ocak 2019'da çıkaracak olan Mazhar Furkan Torun'un şu cümlesi ile veda etmek istiyorum.
"İntihar üzerine uzunca bir süre düşünüyordu insanlar. Bence yaşamak anlık bir karardı ve zaman, uysallaşmış bir intihar yöntemiydi."
Kalın Sağlıcakla...
İlk kitabını da aynı heves ve cüretle inceleyip kaleme aldığım, üstelik #Süpertaj formatında da konuğum olan Mazhar Furkan Torun'un ikinci ve şimdilik son kitabı "70'lerin Tuvaleti" bu yazımın konusu.
Şubat 2018'de Puslu Yayıncılık'tan çıkan kitap bilindiği üzere yazmayı kaliteli insanlara, istediği gibi yaşayanlara, hayata ve Rock'n Roll'a adayan - yahut sadece benim öyle sandığım - Mazhar Furkan Torun'a ait.
Kitapta Otel Çalışanı Özkan Fuat'ı, Polis Süheyl Nadir Demir'i ve Gazeteci Celal Nafiz Kök'ü ele alan yazar yer altı edebiyatı çizgisinden çıkmayarak kendi tarzına da hizmet etmeye devam ediyor.
Bir olay üzerinde üç karakteri toplayan ve her birini ayrı ayrı anlatan Torun dışardan bakıldığında fark edilemese de aslında oldukça meşakkatli bir işe imza atıyor. En nihayetinde hepsi birbirinden farklı üç kişinin hayatını, yaşadıklarını ve çevresini okuyorsunuz. Olayları bağdaştırma işinin zor olacağını hayal ederken Mazhar Furkan dizginleri ele geçiriyor ve her şeyi tek bir olay etrafında topluyor. Okur olarak itiraf etmeliyim ki öncesinde böyle birşeye tanıklık etmemiştim. Dilerim ki Mazhar F. Torun'un kullandığı bu yöntem geçmişte hiçbir yazar tarafından kullanılmamış ve tamamen Torun'a ait bi yöntem olsun. Aksi takdirde böyle güzel bi anlatıma ömrüm boyu okuduğum onca eser arasında henüz rastlamamış olmak beni üzer.
Kral Soytarı Donu Giyer'de müptelası olduğum benzetmeler bu kitapta da iş başında. Teşbih denen şeyi gerçekten iyi yapan bir yazarın eserini okuyorsanız çok şanslısınız. Bir kere 'omuzları meme ucuna kadar düşen dişlek patroncuğu, namusu bacak arasında arayanların karakterlerini ortaya koyarak zar salladığı bir yer olan Feza Otel'i, ruh fukarası gözleri, Amerikalı'dan alınan hayatın zevklerini, başkasının çalar saatiyle düzene giren bi hayatı, kadın bacakları hariç ikiye ayrılan şeyleri sevmeyen onların da ayrılmak yerine aralanmasını dileyen bi adamı, yaşamı dursa da saati durmayan ölüleri, romanlardan fırlamış gibi görünen genç ve ciddi bir kadını' kimse size böyle anlatmaz.
Sayesinde birini çekiştirmenin onun ancak ününe ün katacağını ve yücelteceğini, gazetecilerin silah yerine kalemlerini kullanmaları gerektiğini ve keskin bir dille etkili yazılar çıkaran gazetecilerin yazdıkça her gün düşmanının arttığını ve biraz daha fazla para kazandığını öğrendiğim Celal Nafiz Kök'e teşekkür ediyorum.
Filtresiz Camel içen, hayalarındaki kıllar ağarmaya başlayınca iyi yada kötü bir şekilde maytap mevzusu olan, ruhu mermi kovanını anca dolduran, altına sıçan mevtalar ile meşgul olan, hipodrom ve kerhane taktiğini kullanan ve düzenbazlığın bilim insanı olup Azrail'i bile kandırabilecek bir biradere sahip olan Süheyl Nadir Demir'e teşekkür ediyorum.
'Dünyayı siyanür gibi insan dölünün var ettikleri zehirliyor.' diyen, ölümsüzlüğü bulan, insanların yemek yedikçe değil de birbirini yedikçe büyüdüğünü idrak eden, patronunun bir tuvaletin insan hayatının içine etmesini bile sağlayabileceğini anlayan, hayatı hep aynı sıkılıkta ve sıkıcılıkta yaşayan ve biri için endişelenmenin korkunç ve huzur verici bir duygu olduğunu ifade eden Özkan Fuat'a teşekkür ediyorum.
Av Mevsimi filmine konu olan cinayet ve derede bulunan kesik el üstüne bu kitapta da tuvaletin içinden çıkan kesik bir el biyolojik açıdan beni biraz korkutmadı değil. Ancak bu durum Av Mevsimi ve 70'lerin Tuvaleti eserlerinin kalitesine zeval ettirmiyor.
Kitabın içinde kendisine hayli yer bulmuş olsa da benim bahsetmediğim bir çok karakter var. Örneğin Olivia, Amanda, Amerikalı, Agatha, 1 Numara, 2 Numara, Ekrem, Öğretmen, Ferruh ve Hasan Meddah.
Rock'n Roll'un, Rolling Stones'un ve Hendrix'in içinde barındığı, bol sevişmeli ve sağlam küfürlü kitap, adamı duvardan duvara vuran hikayesi ile de okurunu şaşkına çevirmeyi başarıyor.
Bu dünyada iyilerin ve kötülerin olmadığını söyleyen Mazhar Furkan Torun ekliyor:
- Bu dünyada sadece makuller vardı. Makul insan, makul aşk, makul para ve makul or*spu çocukları, hepsi alabildiğine makul ve olabildiğince insandı.
Adından belli olacağı üzere 70'li yıllarda geçen hikaye o zamanın etkilerini de göstermekten geri durmuyor. Mesela matbuatlar ve dahaları için düzenlenen bağış gecelerinin rezil muhteviyatı beni oldukça etkiledi. Aslına bakılırsa iğrendim bile diyebilirim. Fakat o vakit düzen öyle işliyormuş.
Yazımı bitirirken sizlere üçüncü kitabını Ocak 2019'da çıkaracak olan Mazhar Furkan Torun'un şu cümlesi ile veda etmek istiyorum.
"İntihar üzerine uzunca bir süre düşünüyordu insanlar. Bence yaşamak anlık bir karardı ve zaman, uysallaşmış bir intihar yöntemiydi."
Kalın Sağlıcakla...
Yorumlar
Yorum Gönder