Müslüm Gürses - #Tanıman Lazım 2

Yarım kalan sevgiye, şu emanet gülmeye ve yaşamadan ölmeye itirazı olan bir adam o. Çölümüze yağmur, kışımıza yorgan olan büyük insan Müslüm Gürses'i bi cesaretle anlatmaya çalıştığım inanılmaz çabalar barındıran yazıma hoşgeldiniz.


Müslüm 5 Temmuz 1953'te Urfa'nın Halfeti ilçesinde, Fıstıközü köyünde dünyaya gözlerini açtı. Babası Mehmet Akbaş rençberdi. Rençber, günümüzde çiftçiliğe tekabül eden bir meslek. Kelime olarak eziyet ve sıkıntı çeken anlamlarına gelmekte. Müslüm'ün annesi Emine Akbaş ise tipik bir köylü kadınıydı. Kerpiç bir evde dünyaya gelen Müslüm'ün Zeyno ve Ahmet olmak üzere iki de kardeşi vardı. Ailenin ilk çocuğu olan Müslüm'ün gerçek yani ünlü olmadan önceki soyismi Akbaş'tır.


Çocukluğunun ilk yıllarını Şanlıurfa'da geçiren Müslüm 3 yaşındayken ekonomik sebeplerden dolayı ailesiyle Adana'ya göç etti. Orada terzi çıraklığı ve kunduracılık gibi çeşitli mesleklerle uğraştı. Başından beri türkü söylemeyi seven ve her fırsatta bunu değerlendiren bi yapısı vardı Müslüm'ün. E iyi ki de böyleydi. Nitekim tesadüfen girmiş bulunduğu Adana Halkevi'nde Limoncu Ali ile tanıştı ve hayatı değişti. Müslüm'e saz çalmayı öğreten ve bir de saz hediye eden Limoncu Ali,  Müslüm'ün hayatında ciddi manada önemli bir yere sahip. Limoncu Ali'nin 'Senin sesin ancak sen susarsan kesilir dayı.' söylemiyle babasının zorbalığını bir kenara atan Müslüm iyice bu yola koyulur. En derinlerinden hissederek söylediği türküleri artık yaşını da başını da aşmıştır ki Adana'da bir çay bahçesinde düzenlenen ses yarışmasına katılır ve birinci olur. Bu yarışmadan sonra ödül olarak ilk plağı çıkartılan Müslüm'ün soyadı da bir kaç seçenek arasından 'Gürses' olarak belirlenir.

Babası Mehmet Akbaş'ın Müslüm'e her daim karşı çıkması, türkü söylemesini engellemeye çalışması hatta yarışmaya katılmasın diye saçını kesmesi ve zaman zaman Müslüm'ü türkü sevdası için dövmesi de ayrı bir mevzu. Geçim sıkıntısı yaşadığı günlerde dahi türküleri bırakmayan Müslüm yarışmada birinci olmuştur olmasına ama babası hırsızlık yaptığından hapse girmiştir. Bu sebeple annesine ve kardeşine bakmak yükümlülüğünde olan Müslüm ilkokuldan sonra okumayıp çalışmaya devam etmiştir. Başından beri zorlu bir yaşantının göbeğinde kavrulan Müslüm annesinin, kardeşinin ve Limoncu Ali'nin destekleriyle ayakta durmayı başarmıştır. Genç yaşına rağmen adından sıkça söz ettiren ve Adana'da çay bahçelerinden pavyonlara kadar ustasının müsadesiyle birçok yerde sahne alan Müslüm şöhret basamaklarını bir bir tırmanmaya başlamıştır ki annesi Emine Akbaş'ı ve ufacık kız kardeşi Zeyno Akbaş'ı toprağa verir. Hapisten çıkar çıkmaz eşini ve kızını öldüren Mehmet Akbaş gene hapisin yolunu tutarken Müslüm kardeşi Ahmet ile birlikte kendine yeni bir hayat çizer. Ahmet'i yatılı okula verip 'ben okuyamadım ama sen okuyacaksın' deyişiyle bir başına bırakan Müslüm'ü artık daha acılı bir hayat beklemektedir.


Eserlerine ve şarkılarına da yıllar yılı bu dertlerini harika bir şekilde yansıtan Müslüm Gürses artık plakları yok satan ve müzik dünyasında 'Müslüm Baba' olarak anılan biri haline gelmiştir.

Annesini ve kardeşini öldüren babasıyla bir daha yan yana gelmeyen Müslüm hayatının bu noktasıyla ilgili hiçbir zaman konuşmak istemedi. Hoş, Müslüm'ün babası cezaevinden çıkıp Şanlıurfa'da tekrardan evlenecek kadar şeref yoksunuydu ama yapacak bir şey yok.


Şöhretinin ilk yıllarında çıktığı Anadolu Turnesi'nde Tarsus - Adana yolunda geçirdiği trafik kazası ile hayatı bir kez daha alt üst olan Müslüm artık iyice mahvolmuştur. Öldü sanılıp morga alınan ancak son anda hareket ettiği fark edilen Müslüm'ün tedavileri yapılır. Şoförünün öldüğü kazada koku alma yetisini ve sol kulağının duyma kabiliyetini tamamen kaybeden Gürses'in başına beynini koruyacak bir plaka takılır. Bundan sonra ömür boyu baş ağrısı çekecek ve kabuslar görecek olan Müslüm'ün yaşantısı akılalmaz bir acı girdabında dolanır. İlelebet yavaş konuşmak zorunda olan Gürses bi süre müzikten uzak kalır.


Zaten geçmişinden beri şikayetçi olduğu baş ağrısı da artık onu hiç terk etmeyecek olunca kendisini iyice alkola ve sigaraya vuran Müslüm'e artık bitmiş gözüyle bakılır. Ancak 'Baba' geçirdiği o büyük kazaya rağmen müziği bırakmaz ve "Özür Diliyorum Senden, İsyankar, Ben İnsan Değil Miyim" gibi albümlerle duraksayan çıkışını sürdürüp arabesk türünde adını tarihe yazdırır.


Ufaklığından beri bir sevgi beslediği Muhterem Nur ile 1982'de tanışıp 1985'te hayatını birleştiren Müslüm Gürses bi dolu uzun metrajlı filmde de beyaz perdeye el salladı.

Vakti zamanında Nilüfer, Teoman ve Tarkan'ın eserlerini seslendirerek büyük bi değişime imza atan Gürses müzisyen kimliğinde de farklar yaratmaya devam etti.

Müzik kariyerinde kronolojik olarak 1967'den itibaren her Cumartesi TRT - Adana - Çukurova Radyosu'nda canlı canlı türküler söyleyen Müslüm ilk 45'lik plağını "Emmioğlu/ Ovada Taşa Basma" ismiyle 'Ömür Plak Şirketi' ile çıkarmıştır. Gürses'in aynı firmayla 4 adet 45'liği bulunur. Ardından İstanbul'a gelip 'Sarıkaya Plak' ile 2 adet 45'lik dolduran Müslüm Gürses, 1969 yılında yine İstanbul'da 'Palandöken Plak Şirketi' ile 300.000 satarak rekor kıran çıkış parçasının bulunduğu "Sevda Yüklü Kervanlar/ Vurma Güzel Vurma" isimli 45'lik plağını çıkarmıştır.


Askerliğini yaptıktan sonra aynı şirket ile toplamda 13, ardından 'Bestefon' ile 4, sonrasında 'Hülya Plak' ile 15 ve 'Çın Çın Plak' ile 2 adet 45'lik plak doldurdu Gürses. 1999 yılında ise Müslüm Gürses 15 yıldır albümlerini çıkardığı 'Elenor Plak' ile yollarını ayırdı. 2006'nın Ocak ayında 'Seyhan Müzik' ile "Gönül Teknem" albümüne imza atan 'Baba' gene aynı yıl yazar Murathan Mungan ile ortak projesi olan "Aşk Tesadüfleri Sever" eserini 'Pasaj Müzik' etiketiyle yayınladı. O yıllarda Mungan'ın yazıp David Bowie'den Garbage'a, Leonard Cohen'den Jane Birkin'e birçok yabancı müzisyenin bestesini yaptığı şarkıları seslendiren Gürses aynı firmayla 2009 yılında "Sandık" albümü ile çarpıcı bir geri dönüşe imza attı. Zannımca Gürses'in son dakika golü olan bu albümü 2010 yılında 'Yalan Dünya' çalışması takip etti.


60 senelik yaşamına 39 film ve 65 albüm sığdıran Müslüm Gürses 90'lı yılların başında gördüğü büyük ilgi ve alaka üzerine ortayan çıkan ve 'Müslümcüler' olarak anılan en kalabalık fanatik kitlesine sahip tek sanatçıdır.

18 Kasım 2012'de By-Pass ameliyatı geçiren Gürses sonrasında akciğer, bağırsak sorunları ve karaciğer ve böbrek yetmezliği sorunları ile yaşamına devam ederken 3 Mart 2013 sabahında hayata gözlerini yumdu.


Bundan 5 sene önce vefat etti Müslüm Gürses. Ben o zaman 11 yaşındaydım. Ve hayal meyal bir şeyler oluşuyor kafamda. Hatta Kanal D'de İrfan Değirmenci'nin sabah haberleri programında görmüştüm ilk kez. Sonrasında akşam haberlerinde cenaze görüntüleri ve dahası falan işte. Tabi o zamanlar bilemedim Müslüm Gürses'in 5 sene sonra hayatımda bu kadar önemli bir yeri olacağını. Ve sıradan bir ölüm gibi izledim ve haber bitince benim için de bitti o vakit. Ancak şimdi anlıyorum ki Müslüm Gürses milyonlarca kişinin Baba'sıdır. Ve bu değişmeyecektir.


Küçükken ölüm haberini gördüğümde pek de önemsemediğim lakin şimdilerde şarkılarıyla derdime ortak olan Müslüm Gürses'i anlatmaya çalıştım bu gece. Kendisi 'Hayat zordu ama güzeldi. Hakkınızı helal edin.' diyerek ayrıldı aramızdan. Hatalarım affola. Kendinize iyi bakın.


"Biz sana beyaz yakışıyor dediğimizde kefeni kastetmemiştik baba."

*Çeşitli kaynaklardan yararlanılmıştır.

Mustafa Bakır

Yorumlar

Yorum Gönder