Ebrimu ile #Süpertaj 9

Mutlu günleeeerr. Bugün gene bi #Süpertaj ile karşındayım sayın okur. Üstelik konuğum ise Gymboree'de oyun oynayıp müzik öğreten ve hafta içi her gün 17.00 - 20.00 arası 101.4 Kent Fm'de yayında olan Kent Muhabbetleri programında Big Man'ın nonniklerinden biri olan Ebrimu. Yepp. Girizgahın bu denli uzun olacağını tahmin etmemiştim. Ortalığı çorbaladığıma göre sorulara geçebiliriz.


1- Ne yazık ki ilk soru klişe üstadı. Tanıtım Reklamı gibi bir şey be. E rica edelim o halde. Öhöm öhöm. Efenim, Ebru Yenidoğan kimdir? Nedir, ne değildir? Neler yapar, nasıl bir insandır? Bize biraz kendinden bahsedebilir mi acep?

Ebru Yenidoğan, 1986 İstanbul doğumlu, sanat tarihi mezunu bir müzisyendir. Asla tek bir şey olmayı kabul etmez, o yüzden aynı zamanda öğretmendir, öğrencidir, radyo programında muhabbet eder, eski tavuk yetiştiricisidir, yine olsa yine yapar. Çoğunlukla neşelidir ama her insan evladı gibi gel-gitleri olur, duygusal ayıcıktır, inatçıdır, kafasına koyduğu şeyi mutlaka yapar ama tembel olduğundan kafasına pek de birşey koymaz. Samimidir ve karşı taraftan da aynı şeyi bekler. Kendimden üçüncü şahıs olarak bahsedince bi’ değişik oldu böyle..


2- Alışılmışın dışında tuhaf sayılabilecek takıntı veya hobilerin var mıdır? Örneğin ben tutacağım küçük çaplı bir şeyin tamamını elimle kapsamazsam rahat etmem. Sayın okur, fesatlık yapma lütfen.

Aklıma ilk gelen, kullandığım arabayı park edip dışarı çıktığımda çok az da olsa yamuk park ettiğimi görürsem hemen geri binip düzeltirim. Araba parkı konusunda simetri takıntım var.


3- Gerçekten işinin ehli bir insanla enfes bir program yapıyorsun. Programın birinci yılı kutlandığında dinliyordum o sıra. Senin için radyo nedir? Yani o mikrofonun olayı ne? Bu işi bu kadar zevkli kılan ne? Nasıl böylemesine fütursuzca eğlenebiliyorsunuz yahu?

Kendimi bildim bileli çılgınlarcasına müzik dinleyen biriyim. Ortaokul yıllarımda daha çok radyo dinlemeye başladım, hatta programını takip ettiğim radyocular vardı. O zamanlar kendi kendime “Radyoculuk ne güzel bişey, büyüyünce ben de radyocu olucam.” dediğimi hatırlıyorum ama bu, anlık hevesle söylenen birşeydi, onu da hatırlıyorum. Daha sonra hayatımın en karışık diyebileceğim döneminde, tamamen tesadüf eseri Bigman’le karşılaşıp radyo ekibine dahil oldum, daha doğrusu programa çöktüm de diyebiliriz. Ve bu bana ilaç gibi geldi. Evet programı yaparken çok eğleniyoruz, çünkü -çok klişe olacak ama- hiçbirimiz radyoyu iş olarak görmüyoruz. 3-5 arkadaş toplanıp muhabbet ediyoruz, o esnada dinleyiciler de aynı enerjiyle karşılık verince sayımız katlanıyor. En güzeli de muhabbetin tamamen doğaçlama gelişmesi... Bazen arkadaşlarım soruyor, “Her gün, 3 saat yayın çok uzun gelmiyor mu?” diye. Hayır gelmiyor, aksine program biterken çoğu zaman başlayalı daha yarım saat olmuş gibi hissediyorum.


4- Muazzör bir enerjin var. En azından dışardan öyle gözüküyor. Paylaşımların vücuda gelse keyiften göbek atacak yani. Bunun sırrı ne? Mutluluk kavramı Ebrimu için ne çağrıştırır, ne ifade eder?

Bu sorunun girişi enteresan oldu çünkü kendimi hiç de öyle görmüyorum :) Aslında dünyanın en karamsar insanıyım, enerjim de çok değişken, bazı günler yerimde duramayıp zıp zıp zıplarken ertesi gün kendimi koltukta çürümeye bırakabilecek kadar enerjisiz olabiliyorum. Ama en azından kendimi nasıl hissediyorsam öyle davranabiliyorum, mutsuzsam mutsuz davranıyorum, zorla gülmeye çalışmıyorum, çalışsam da çok belli oluyor. Mutluluk kavramı da huzurla eşit bende. Mutsuzsam mutlaka içimde bir şey huzursuz etmiştir beni, onun içinde debeleniyorumdur.


5- Günlük olmazsa olmaz rutinin var mıdır? Böyle, işte şunu yapmadan günü asla kapamam dediğin bir şey filan?

Kulaklıklarım olmadan dışarı adımımı atmam. Dolayısıyla müzik dinlemeden geçirdiğim bir günüm yok.


6- En son hangi kitabı okudun? Sana ne kattı veya senden ne götürdü?

En son Büşra Sarıkaya’nın Tüf adlı şiir kitabını, kim bilir kaçıncı defa okudum. Senelerce bilgim ve ilgim olmadığı halde şiire küstahça burun kıvıran ben, bu kitapla ağzımın payını almış bulunmaktayım. Bana kattığı en güzel şey sanırım şiiri sevdirmesi oldu.


7- Kendine rol, model seçtiğin biri ya da birileri var mı? Varsa kim ve niden?

Rol model denen şeyi, “birinin çeşitli özelliklerine hayran olup, onun gibi olmak için çabalamak” olarak düşünüyorsak, rol modellik kurumuna inandığımı söyleyemeyeceğim. Bence her birimiz, kendi özelliklerimizle güzeliz ve hoşlanmadığımız ya da daha iyi olabileceğini düşündüğümüz özelliklerimizi farkedip düzeltebilecek güçteyiz. Bunun için birini örnek almamıza gerek yok.


8- Ölmeden önce keskesin yapmam gerek dediğin bir şey?

Norveç’e gitmem gerek. Fakat kendime söz verdim, orada konuşabileceğim kadar Norveççe öğrenmeden Norveç’e gitmeyeceğim. Bir de sevmediğim yemeklerin bir çoğunun tadını dahi bilmediğimi farkettim. Bunu bana farkettiren kuru patlıcan dolması oldu. O yüzden, tatmam gereken çok fazla yemek var.




9- "Muhabbet, Youtube, Edebiyat, Çay" kelimeleri Ebrimu'ya ne çağrıştırıyor?

Muhabbet: Tabii ki Kent Muhabbetleri.
Youtube: Oyun oynamaya bayılırım, o yüzden Youtube denince aklıma ilk gelen PewDiePie’dır.
Edebiyat: Kitap kokusu.
Çay: Soğuk günlerde doğal iç ısıtıcı.


10- Radyo yayınlarından hatırında kalan trajikomik veya olağandışı bir anını paylaşır mısın?

Radyo yayınlarında asla sıradan ve sakin bir gün geçmiyor ki! İlk aklıma gelen, aylar aylar önce Fedon çalarken Enes’in kaşla göz arasında mutfaktan tabak alıp stüdyoda kırmasıydı.




11- Gayrı sona geldik. Bu keyifli sohbet için ben çok teşekkür ederim. Senin, hakkında veya hakkımda söylemek istediklerin varsa buyur lütfen. Söz sende.

Benimle süpertaj yapmak istediğin ve kendimi çok ünlü bir rockstar gibi hissetmemi sağladığın için asıl ben teşekkür ederim.




Yorumlar