Merhabalanzi. Ojgeldiniz. Kendimi nasıl kaptırdıysam bilmiyorum. Bu olay böyle aldı başını gidiyor. Artık nerede son bulursa işte :)
#Süpertaj'ın yedinci bölüm konuğu, kendisine soruları göndermem için sınav haftamın bitmesini bekleyecek kadar naif bir adam olan Emin Kuyumcu.
1- Bilinmiyor olabilir. Ancak tatsız bi ritüeldir bu. Her #Süpertaj'ın ilk sorusu bellidir aslında. Konuk kendini tanıtır. Bundan mütevellit formalite icabı soruyoruz efenim. Emin Kuyumcu kimdir, nedir, ne yapar, nasıl bir insandır?
Emin Kuyumcu yani ben Afyonkarahisar'da doğdum büyüdüm. Küçük yaştan itibaren medya sektörünün içinde yer almak istedim. Afyon'da çekilen Arog filminde figüranlık yaptım ve ekibin çalışmasından çok etkilendim, kesinlikle medya sektörünün içinde yer almam gerektiğini düşündüm. O süreçte üniversitenin Radyo Televizyon ve Sinema bölümünde okumayı kafaya koydum. Çok başarılı bir öğrenci olmadığım için altıncı girişimde üniversite sınavını kazandım ve Erciyes Üniversitesi İletişim Fakültesi Radyo Televizyon ve Sinema bölümünü bitirdim. Kişilik olarakta sessiz, girdiği ortamlara alışması çok uzun süren, kendi halinde çok şatafatı, gürültüyü, gece hayatını sevmeyen birisiyim.
2- Sosyal medya hesaplarından da anlayabileceğimiz üzere geçtiğimiz dönemlerde her daim Alem Fm'de bulunuyordun. E yayıncılara bakıyorum. Orada esamen okunmuyor. Pekala senin Alem Fm'de olayın neydi? Radyonun nesiyle ilgileniyordun?
Aslında ben kendimi yayıncı olarak görüyorum. Kendime ait bir radyo programım yok henüz ancak ulusal radyolarda gençlere çok fazla şans verilmiyor. Yürüyen bir sistemin içine yeteneğini kanıtlamış gençleri monte etmek riskli görünüyor olabilir belki de. Alem FM'de farklı görevlerde yer alıyordum Kafa Açan Uzman programının içindeki bölümümde bu işlerden bir tanesi.
3- Kafa Açan Uzman programında Fatih Yıldırım ve Umut Bezgin'e programın yaklaşık son yarım saati eşlik ediyordun ve o anların tadı bir ayrı çıkıyor sanki. Haliyle meraklanıyorum. Canlandırdığın tiplemelerin bi öncesi var mı? Şayet yoksa hiç çalışmadan doğaçlama gerçekleşen bu mevzuda gülmemizi sağlayıp dinleyicileri güne güzel başlatabilmen gerçekten harika bi yetenek.
Bu benimle ilgili en çok merak edilen sorulardan bir tanesi. Olay şöyle gerçekleşiyor ben uzmanın uzmanlık alanıyla ilgili yani konuyla ilgili yapılabilecek bir kaç espriyi başlık olarak yazıyorum, ama önüme bir kağıda veya herhangi bir yere değil kafama; sonrasında ise programa girdiğimde tasarladığım esprilerin neredeyse hiçbirini yapamıyorum çünkü o gün benim kim oduğumu, soruları bana yönelten Fatih Yıldırım bile bilmediği için tamamen doğaçlama oluyor. Konu benim kontrolümden çıkıyor ve bambaşka yerlere gidiyor. Çok sevilmesinin altında yatan sebeplerden biriside bu doğallık ve samimiyet.
4- Her vakit sohbete de meze olan Instagram hesabında biraz dolandım ve mazide de radyo ile bağlantın olduğu kanısına vardım. Şayet yanılmıyorsam bu durumu izah eder misin? Radyoyla kaç yıldır süregelen bi birliktelik söz konusu ve gelişimin nasıl oldu?
Radyoyla çok uzun süren bir birlikteliğimiz var. Ben çok küçük yaşlarda evimizdeki müzik sisteminde babamın İbrahim Tatlıses kasetlerinin üzerine anonslar yaparak kayıt alırdım. Sonradan düşündüğümde aslında bu kaset kayıtları benim ilk radyo programlarımdı. Cep telefonlarının çıktığı dönemlerde, arkadaş ortamlarında, insanları radyo canlı yayınından aradığımızı söyleyerek programcı takliti yaparak işletirdim. Telefonla birilerini işletmenin moda olduğu yıllarda. Liseden sonra Afyon'da bi kaç yerel radyoya gittim görüştüm ancak olumlu dönüşler alamadım. Üniversite yıllarında ders kapsamında yaptığımız bir radyo programı projesinden sonra, dersin hocası ve arkadaşlarımdan radyo programı yapmam gerektiği konusunda dönüşler aldım. Ve hocamın yönlendirmesiyle üniversitenin karasal yayın yapan radyosu Üniversite FM'de 'Mixer' adıyla 3 yıla yakın şov programı yaptım. Yerel radyo şartlarında hatrı sayılır bir kitle yakaladık fakat sonrasında okul bitince bırakıp İstanbul'a geldim.
5- Biraz kapsamlı bi soru olacak belki ama veya çok amatörce de karşılanabilir. Fakat fikrini gerçekten merak ettiğimden bunu yöneltiyorum. Sence Türkiye'de radyo sahibi olmak, radyoda program yapmak, yayıncı olmak ve dahası işte bunlar nasıl şeyler? Yani hem maddi hem manevi açıdan güzel bir değerlendirme rica ediyorum desem daha iyi olur :)
Radyo sahibi olmanın verdiği hissi ya da nasıl bişey olduğunu hiç radyo sahibi olmadığım için cevaplamam zor. Ancak yayın yapmak çok keyifli bir olay. Kimsenin olmadığı bir ortamda havaya konuşuyorsun, bi espri yapıyorsun ancak sana anında geri dönüşü yok, dinleyenler güldü mü, gülmedi mi hemen geri bildirim alamıyorsun ve seni kimlerin nerelerden dinlediğini bilemiyorsun. Çok gizemli ve çekici gelmiştir bana hep radyo programcısı olmak. Üniversitede yayın yaptığım yıllarda programdan çıkar otobüse binerdim ve belkide bu otobüstekilerden birisi biraz önce beni dinledi, ama şuan aynı ortamdayız ve beni tanımıyor diye düşünür bu olaydan keyif alırdım. Bunlar olayın manevi yönleri, maddi yönüne gelirsek çok iç açıcı olduğunu söyleyemem özellikle yerel radyolarda. Radyo programcılarının bir çoğunun geçinebilmek için yan işleri var ya da radyo programcılığını yan iş olarak yapan radyo programcılarıda var. Ülkemizde kız verilmeyen mesleklerden birisidir radyo programcılığı.
6- Bahsi geçen konunun ve haliyle soruların radyo temelinden gitmesi hep böyle olacağı manasına gelmiyor elbette. Bu sebeple biraz da karşı tribüne oynayıp değişik suallerde bulunmak istiyorum. Mesela Emin kişisi için " Bere, Post-it, Bira ve Pedal " kelimeleri ne ifade ediyor. Dilersen her kelimeyi tek tek açıklayabilirsin.
Bere: Nefret ederim, yakışmadığı için çok çok üşümezsem kullanmam.
Pos-it: Benim hiç olamadığım çalışkan öğrenci araçlarından.
Bira: Keyif
Pedal: Çocukluğum, bisiklet üzerinde büyüdüğüm için bisikletin bir parçası olan pedal sorusu bile duygulanmama yetti.
7- Hayatında ki en büyük keşken nedir?
Üniversite okuduğum dönemde, elimde çok güzel fırsatlar olmasına rağmen, tiyatro oyunlarında yer almamış olmak. Tiyatroya girmemiş olmak.
8- En son hangi filmi izledin? Sana ne kattı veya senden ne aldı?
En son izlediğim filmi tam olarak hatırlayamıyorum ama son izlediğim filmlerden bir tanesi Ahlat Ağacı idi. Nuri Bile Ceylan yine döktürmüş. Başrol karakteri olan Sinanla adeta özdeşleştiğimi söyleyebilirim. Herkes izlediği filmlerden bişeyler alır ama herkes farklı şeyler alır. Ahlat Ağacı filminin bana katkısı ise aile hayatının ne kadar önemli olduğu, iletişim kurmayan ailelerde ne kadar yozlaşmanın olabileceğini göstermesi oldu. Çok gerçekçi bir filmdi. Oyunculuklar, karakterler, Sinan'ın tüm olumsuzluklara rağmen varoluş çabası bir başyapıt diyebiliriz.
9- Bunca keyif dolu kelamı bulacak yaşama hevesini nereden ediniyorsun? Birazcık da bize verir misin şu fütursuzca gülmenin sırrını?
Yaşama hevesimi biraz kendim yaratıyorum. Yaşadığım her olumsuzluktan kendime bir eğlence çıkarma gayretindeyim çünkü hayat zaten genel olarak çok ciddi ve çok can sıkıcı birde bunların üstüne ben kendi kendimi bunalıma sokmak yerine yaşadığım her şeyin olumlu tarafından, olumlu penceresinden hayata bakıyorum. Söylenenlere kulaklarımı kapatıp, işime bakıyorum. Hayat dolu dolu yaşamaya değer, para biriktirip ev alıcam diye betona yatırım yapmak için kendinizi hırpalamanıza gerek yok. Yaşadığınız anın tadını çıkarın zaman çok pahalı.
10- Gayrı sona geldik. Bu keyifli sohbet için ben çok teşekkür ederim. Senin, hakkında veya hakkımda söylemek istediklerin varsa buyur lütfen. Söz sende.
Ben, genç yaşta böyle bir projeyi hayata geçirdiğin için seni tebrik ediyorum. Kibarca yaklaşımın içinde ayrıca teşekkür ederim. Son olarakta eklemek istediğim bir şey var. Herkes sevdiği işi yapmak için mücadele etsin. Mücadelenin sonunda sevdiği işi yapamasa bile mücadele ederken verdiği çabadan keyif alacaklardır.
#Süpertaj'ın yedinci bölüm konuğu, kendisine soruları göndermem için sınav haftamın bitmesini bekleyecek kadar naif bir adam olan Emin Kuyumcu.
1- Bilinmiyor olabilir. Ancak tatsız bi ritüeldir bu. Her #Süpertaj'ın ilk sorusu bellidir aslında. Konuk kendini tanıtır. Bundan mütevellit formalite icabı soruyoruz efenim. Emin Kuyumcu kimdir, nedir, ne yapar, nasıl bir insandır?
Emin Kuyumcu yani ben Afyonkarahisar'da doğdum büyüdüm. Küçük yaştan itibaren medya sektörünün içinde yer almak istedim. Afyon'da çekilen Arog filminde figüranlık yaptım ve ekibin çalışmasından çok etkilendim, kesinlikle medya sektörünün içinde yer almam gerektiğini düşündüm. O süreçte üniversitenin Radyo Televizyon ve Sinema bölümünde okumayı kafaya koydum. Çok başarılı bir öğrenci olmadığım için altıncı girişimde üniversite sınavını kazandım ve Erciyes Üniversitesi İletişim Fakültesi Radyo Televizyon ve Sinema bölümünü bitirdim. Kişilik olarakta sessiz, girdiği ortamlara alışması çok uzun süren, kendi halinde çok şatafatı, gürültüyü, gece hayatını sevmeyen birisiyim.
2- Sosyal medya hesaplarından da anlayabileceğimiz üzere geçtiğimiz dönemlerde her daim Alem Fm'de bulunuyordun. E yayıncılara bakıyorum. Orada esamen okunmuyor. Pekala senin Alem Fm'de olayın neydi? Radyonun nesiyle ilgileniyordun?
Aslında ben kendimi yayıncı olarak görüyorum. Kendime ait bir radyo programım yok henüz ancak ulusal radyolarda gençlere çok fazla şans verilmiyor. Yürüyen bir sistemin içine yeteneğini kanıtlamış gençleri monte etmek riskli görünüyor olabilir belki de. Alem FM'de farklı görevlerde yer alıyordum Kafa Açan Uzman programının içindeki bölümümde bu işlerden bir tanesi.
3- Kafa Açan Uzman programında Fatih Yıldırım ve Umut Bezgin'e programın yaklaşık son yarım saati eşlik ediyordun ve o anların tadı bir ayrı çıkıyor sanki. Haliyle meraklanıyorum. Canlandırdığın tiplemelerin bi öncesi var mı? Şayet yoksa hiç çalışmadan doğaçlama gerçekleşen bu mevzuda gülmemizi sağlayıp dinleyicileri güne güzel başlatabilmen gerçekten harika bi yetenek.
Bu benimle ilgili en çok merak edilen sorulardan bir tanesi. Olay şöyle gerçekleşiyor ben uzmanın uzmanlık alanıyla ilgili yani konuyla ilgili yapılabilecek bir kaç espriyi başlık olarak yazıyorum, ama önüme bir kağıda veya herhangi bir yere değil kafama; sonrasında ise programa girdiğimde tasarladığım esprilerin neredeyse hiçbirini yapamıyorum çünkü o gün benim kim oduğumu, soruları bana yönelten Fatih Yıldırım bile bilmediği için tamamen doğaçlama oluyor. Konu benim kontrolümden çıkıyor ve bambaşka yerlere gidiyor. Çok sevilmesinin altında yatan sebeplerden biriside bu doğallık ve samimiyet.
4- Her vakit sohbete de meze olan Instagram hesabında biraz dolandım ve mazide de radyo ile bağlantın olduğu kanısına vardım. Şayet yanılmıyorsam bu durumu izah eder misin? Radyoyla kaç yıldır süregelen bi birliktelik söz konusu ve gelişimin nasıl oldu?
Radyoyla çok uzun süren bir birlikteliğimiz var. Ben çok küçük yaşlarda evimizdeki müzik sisteminde babamın İbrahim Tatlıses kasetlerinin üzerine anonslar yaparak kayıt alırdım. Sonradan düşündüğümde aslında bu kaset kayıtları benim ilk radyo programlarımdı. Cep telefonlarının çıktığı dönemlerde, arkadaş ortamlarında, insanları radyo canlı yayınından aradığımızı söyleyerek programcı takliti yaparak işletirdim. Telefonla birilerini işletmenin moda olduğu yıllarda. Liseden sonra Afyon'da bi kaç yerel radyoya gittim görüştüm ancak olumlu dönüşler alamadım. Üniversite yıllarında ders kapsamında yaptığımız bir radyo programı projesinden sonra, dersin hocası ve arkadaşlarımdan radyo programı yapmam gerektiği konusunda dönüşler aldım. Ve hocamın yönlendirmesiyle üniversitenin karasal yayın yapan radyosu Üniversite FM'de 'Mixer' adıyla 3 yıla yakın şov programı yaptım. Yerel radyo şartlarında hatrı sayılır bir kitle yakaladık fakat sonrasında okul bitince bırakıp İstanbul'a geldim.
5- Biraz kapsamlı bi soru olacak belki ama veya çok amatörce de karşılanabilir. Fakat fikrini gerçekten merak ettiğimden bunu yöneltiyorum. Sence Türkiye'de radyo sahibi olmak, radyoda program yapmak, yayıncı olmak ve dahası işte bunlar nasıl şeyler? Yani hem maddi hem manevi açıdan güzel bir değerlendirme rica ediyorum desem daha iyi olur :)
Radyo sahibi olmanın verdiği hissi ya da nasıl bişey olduğunu hiç radyo sahibi olmadığım için cevaplamam zor. Ancak yayın yapmak çok keyifli bir olay. Kimsenin olmadığı bir ortamda havaya konuşuyorsun, bi espri yapıyorsun ancak sana anında geri dönüşü yok, dinleyenler güldü mü, gülmedi mi hemen geri bildirim alamıyorsun ve seni kimlerin nerelerden dinlediğini bilemiyorsun. Çok gizemli ve çekici gelmiştir bana hep radyo programcısı olmak. Üniversitede yayın yaptığım yıllarda programdan çıkar otobüse binerdim ve belkide bu otobüstekilerden birisi biraz önce beni dinledi, ama şuan aynı ortamdayız ve beni tanımıyor diye düşünür bu olaydan keyif alırdım. Bunlar olayın manevi yönleri, maddi yönüne gelirsek çok iç açıcı olduğunu söyleyemem özellikle yerel radyolarda. Radyo programcılarının bir çoğunun geçinebilmek için yan işleri var ya da radyo programcılığını yan iş olarak yapan radyo programcılarıda var. Ülkemizde kız verilmeyen mesleklerden birisidir radyo programcılığı.
6- Bahsi geçen konunun ve haliyle soruların radyo temelinden gitmesi hep böyle olacağı manasına gelmiyor elbette. Bu sebeple biraz da karşı tribüne oynayıp değişik suallerde bulunmak istiyorum. Mesela Emin kişisi için " Bere, Post-it, Bira ve Pedal " kelimeleri ne ifade ediyor. Dilersen her kelimeyi tek tek açıklayabilirsin.
Bere: Nefret ederim, yakışmadığı için çok çok üşümezsem kullanmam.
Pos-it: Benim hiç olamadığım çalışkan öğrenci araçlarından.
Bira: Keyif
Pedal: Çocukluğum, bisiklet üzerinde büyüdüğüm için bisikletin bir parçası olan pedal sorusu bile duygulanmama yetti.
7- Hayatında ki en büyük keşken nedir?
Üniversite okuduğum dönemde, elimde çok güzel fırsatlar olmasına rağmen, tiyatro oyunlarında yer almamış olmak. Tiyatroya girmemiş olmak.
8- En son hangi filmi izledin? Sana ne kattı veya senden ne aldı?
En son izlediğim filmi tam olarak hatırlayamıyorum ama son izlediğim filmlerden bir tanesi Ahlat Ağacı idi. Nuri Bile Ceylan yine döktürmüş. Başrol karakteri olan Sinanla adeta özdeşleştiğimi söyleyebilirim. Herkes izlediği filmlerden bişeyler alır ama herkes farklı şeyler alır. Ahlat Ağacı filminin bana katkısı ise aile hayatının ne kadar önemli olduğu, iletişim kurmayan ailelerde ne kadar yozlaşmanın olabileceğini göstermesi oldu. Çok gerçekçi bir filmdi. Oyunculuklar, karakterler, Sinan'ın tüm olumsuzluklara rağmen varoluş çabası bir başyapıt diyebiliriz.
9- Bunca keyif dolu kelamı bulacak yaşama hevesini nereden ediniyorsun? Birazcık da bize verir misin şu fütursuzca gülmenin sırrını?
Yaşama hevesimi biraz kendim yaratıyorum. Yaşadığım her olumsuzluktan kendime bir eğlence çıkarma gayretindeyim çünkü hayat zaten genel olarak çok ciddi ve çok can sıkıcı birde bunların üstüne ben kendi kendimi bunalıma sokmak yerine yaşadığım her şeyin olumlu tarafından, olumlu penceresinden hayata bakıyorum. Söylenenlere kulaklarımı kapatıp, işime bakıyorum. Hayat dolu dolu yaşamaya değer, para biriktirip ev alıcam diye betona yatırım yapmak için kendinizi hırpalamanıza gerek yok. Yaşadığınız anın tadını çıkarın zaman çok pahalı.
10- Gayrı sona geldik. Bu keyifli sohbet için ben çok teşekkür ederim. Senin, hakkında veya hakkımda söylemek istediklerin varsa buyur lütfen. Söz sende.
Ben, genç yaşta böyle bir projeyi hayata geçirdiğin için seni tebrik ediyorum. Kibarca yaklaşımın içinde ayrıca teşekkür ederim. Son olarakta eklemek istediğim bir şey var. Herkes sevdiği işi yapmak için mücadele etsin. Mücadelenin sonunda sevdiği işi yapamasa bile mücadele ederken verdiği çabadan keyif alacaklardır.
Yaptığın işi sevdiğini görüyorum. Başarı çıtanı hep yükselterek gelecekte çok ünlü bir radyo programcısı olacağını düşünüyorum. Tebrik ederim.
YanıtlaSil