Seni mobil okur seni. N'aber? Sağol, sağol. Ben de iyiyim. Teşekkürler efenim. Uzun zamandır "Anaaa!" demiyormuşsunuz. O yüzden ş'aaptım ben. E hadi başlayalım.
Türkçe savunucularına inat bir şey söylüyordum ben yahu. Neydi o? Heh. Merhabalanzi. Evet, böyle daha güzel oluyor :)
Dipnot: Konuya ilişkin resim bulamadım valla. Affedin gitsin bu seferlik.
Olayın zamanı geçtiğimiz yaz sezonuna tekabül ediyor. Malumunuz bendeniz kıymetli babacığımın lokanta zincirlerinden birinde zevküsefa eylerken (!) bir hadise cereyana geldi. Dur normalde dönelim şimdi. Valla abi tükandan içeri bir abla girdi. Durumu da yoktu herhalde. Yemek istediğinden zaar bunu çözmek pek zor olmadı açıkçası.
Lokantanın yoğun olduğu bi saat dilimiydi. Masalar dolu, paket kısmı karışıktı anlayacağınız. İçeriye giren ablanın acizliği giyim kuşamından belli oluyordu. Hoş, her yerde görüyoruz hayatını zor koşullarda idame ettirmeye çaışan böylesi insanları. Ve fakat sû-izandan ziyade hüsn-ü zan etmek lazım geliyor. Ben de bu şekilde düşündüm ve yardıma muhtaç olan bi insana yardım etme hissine kapıldım. O sırada tezgahta olan babama karnının aç olduğunu ve yemek istediğini ifade eden abla babamdan da hoş ve tatminkar bi tepki alınca rahat bi nefes aldı.
Ortağımız o sırada ezan okunuyor diye televizyonu da kapatınca hafif bir sessizliğe büründü ortalık. Babam Davut abiye -lokantanın bir diğer dönercisi-ablaya döner vermesini söylemişti ve Davut abi de ablanın dönerini hazırlıyordu ki bir telefon çalmaya başladı. Çalan telefon o zamanlar hayalini kurduğum ve elhamdülillah -oruçtan zaar herhalde dini kelime skilleri açıldı :)- şimdilerde sahip olduğum iPhone olduğu için melodisinden hemen tanıdım. O çağrı sesi kulaklarınıza bi tecelli -bak yine :)- etsin bakalım. Heh aynen işte o ses.
E bi problem yok görünürde. Çünkü insanların mide harbi için çaba sarf ettiği bir mekanda telefonun çalması gayet doğal. Hem böyle ki düşüncemize göre zaten telefonun sahibi birazdan gelen aramaya cevap verir. Acık vakit geçtikten sonra telefonun hala çalıyor oluşu beni bi kuşkulandırmadı değil hani. E bakıyorum bizim çalışan kadroda iPhone'u olan yok. Müşterilere bakıyorum gülümseyerek köfteyi çaktırmamak adına. E onlarda da tık yok. Allah allah. Neyse Davut abi dürüm yapmış ablaya 'çek' dedi. Çektim, kağıda sardım, peçeteye dürdüm tam verecekken ablayla bi bakıştık. Telefon hala çalıyor. Dürüm elimde sesin durmasını bekliyorum. Ama bu ses bana hiç bu kadar yakın olmamıştı. En son telefonun susmayacağını anlayan abla hanım yırtık pırtık pardösüsünün cebinden iPhone 7'sini çıkardı ve çağrıyı meşgule attı. Ardından eliyle elimdeki dürüme yeltendi. Ben ise 'nah sana dürüm' demek suretiyle normalde asla yapmayacağım (!) bir el hareketiyle kendisine karşılık verdim. Başı yerde dükkanı terk ederken içerisinde bulunduğu rezilliği tahmin bile edemiyorum.
Normal şartlarda zor durumda olan birine yardımcı olmak boynumuzun borcu. Ki bu milletin evlatları da bu fıtrat üzerine yetiştirildi zaten. Ama insanları bu şekilde kandıramazsın. Kendimi Nihat Doğan gibi hissettim bi an. Böyle olayı vatan millet diye kapatınca. Cenabü rabbil alemin yazdıysa bozsun.
A bu arada ablaya bi tavsiye verilebilirdi muhakkak. Mesela telefonunu sessize alması yönünde. En nihayetinde çalıştığımız mesai saatleri içerisinde telefonumuzla uğraşmamız uygun kaçmaz ha? Ne dersiniz?
Çiçek gibi önermeli anının içinden el hareketimi alıp beni karalayacak olan cici kuşlar. Aynı hareket size de geçerli. Hadi bakalım.
Bak unutuyordum gene. Geçen Pazar gelişini kutlamadım. Bari bu Pazar varlığını kutlayayım. 11 ayın sultanı Ramazan hepinize güzellik, mutluluk, samimiyet ve kulluk bilinci getirsin efenim. Sevgiler :)
Türkçe savunucularına inat bir şey söylüyordum ben yahu. Neydi o? Heh. Merhabalanzi. Evet, böyle daha güzel oluyor :)
Dipnot: Konuya ilişkin resim bulamadım valla. Affedin gitsin bu seferlik.
Olayın zamanı geçtiğimiz yaz sezonuna tekabül ediyor. Malumunuz bendeniz kıymetli babacığımın lokanta zincirlerinden birinde zevküsefa eylerken (!) bir hadise cereyana geldi. Dur normalde dönelim şimdi. Valla abi tükandan içeri bir abla girdi. Durumu da yoktu herhalde. Yemek istediğinden zaar bunu çözmek pek zor olmadı açıkçası.
Lokantanın yoğun olduğu bi saat dilimiydi. Masalar dolu, paket kısmı karışıktı anlayacağınız. İçeriye giren ablanın acizliği giyim kuşamından belli oluyordu. Hoş, her yerde görüyoruz hayatını zor koşullarda idame ettirmeye çaışan böylesi insanları. Ve fakat sû-izandan ziyade hüsn-ü zan etmek lazım geliyor. Ben de bu şekilde düşündüm ve yardıma muhtaç olan bi insana yardım etme hissine kapıldım. O sırada tezgahta olan babama karnının aç olduğunu ve yemek istediğini ifade eden abla babamdan da hoş ve tatminkar bi tepki alınca rahat bi nefes aldı.
Ortağımız o sırada ezan okunuyor diye televizyonu da kapatınca hafif bir sessizliğe büründü ortalık. Babam Davut abiye -lokantanın bir diğer dönercisi-ablaya döner vermesini söylemişti ve Davut abi de ablanın dönerini hazırlıyordu ki bir telefon çalmaya başladı. Çalan telefon o zamanlar hayalini kurduğum ve elhamdülillah -oruçtan zaar herhalde dini kelime skilleri açıldı :)- şimdilerde sahip olduğum iPhone olduğu için melodisinden hemen tanıdım. O çağrı sesi kulaklarınıza bi tecelli -bak yine :)- etsin bakalım. Heh aynen işte o ses.
E bi problem yok görünürde. Çünkü insanların mide harbi için çaba sarf ettiği bir mekanda telefonun çalması gayet doğal. Hem böyle ki düşüncemize göre zaten telefonun sahibi birazdan gelen aramaya cevap verir. Acık vakit geçtikten sonra telefonun hala çalıyor oluşu beni bi kuşkulandırmadı değil hani. E bakıyorum bizim çalışan kadroda iPhone'u olan yok. Müşterilere bakıyorum gülümseyerek köfteyi çaktırmamak adına. E onlarda da tık yok. Allah allah. Neyse Davut abi dürüm yapmış ablaya 'çek' dedi. Çektim, kağıda sardım, peçeteye dürdüm tam verecekken ablayla bi bakıştık. Telefon hala çalıyor. Dürüm elimde sesin durmasını bekliyorum. Ama bu ses bana hiç bu kadar yakın olmamıştı. En son telefonun susmayacağını anlayan abla hanım yırtık pırtık pardösüsünün cebinden iPhone 7'sini çıkardı ve çağrıyı meşgule attı. Ardından eliyle elimdeki dürüme yeltendi. Ben ise 'nah sana dürüm' demek suretiyle normalde asla yapmayacağım (!) bir el hareketiyle kendisine karşılık verdim. Başı yerde dükkanı terk ederken içerisinde bulunduğu rezilliği tahmin bile edemiyorum.
Normal şartlarda zor durumda olan birine yardımcı olmak boynumuzun borcu. Ki bu milletin evlatları da bu fıtrat üzerine yetiştirildi zaten. Ama insanları bu şekilde kandıramazsın. Kendimi Nihat Doğan gibi hissettim bi an. Böyle olayı vatan millet diye kapatınca. Cenabü rabbil alemin yazdıysa bozsun.
A bu arada ablaya bi tavsiye verilebilirdi muhakkak. Mesela telefonunu sessize alması yönünde. En nihayetinde çalıştığımız mesai saatleri içerisinde telefonumuzla uğraşmamız uygun kaçmaz ha? Ne dersiniz?
Çiçek gibi önermeli anının içinden el hareketimi alıp beni karalayacak olan cici kuşlar. Aynı hareket size de geçerli. Hadi bakalım.
Bak unutuyordum gene. Geçen Pazar gelişini kutlamadım. Bari bu Pazar varlığını kutlayayım. 11 ayın sultanı Ramazan hepinize güzellik, mutluluk, samimiyet ve kulluk bilinci getirsin efenim. Sevgiler :)
Yorumlar
Yorum Gönder