Zannediyorum ki hayatımda ilk kez yazı yazarken bu denli zorlanıyorum. 17 senedir bu başı şu gövdede taşırım ilk defa kafamın bedenime ağır geldiğini hissediyorum. Bu arada kalabalığın ve karmaşanın gerginliğimi normalde olduğundan daha yukarıya taşıdığı ise gayrı tecrübeyle sabit.
Teknolojik manada elimden bi dolu imkanın alınmasıyla yazıların yayın duyurusunu yapamayacağım. Hal böyleyken kanaatimce pek fazla kişi de girip bakmaz ne olmuş ne yazmış diye. Dolayısıyla Boş Meşgale şahsi günlüğüm olmaya gitgide yaklaşıyor. Hoş, ben verdiği kararlarda istikrarlı olma hususunda başarı sergileyemeyen bir adamım. Öyle ki yeri geldiğinde bu şahsi günlüğümü yeniden çok daha büyük bi kitleye de açabilirim.
Dipnot: Bugün 2 Haziran Pazar. Ve bayram alışverişi diye çıktığım keşiften kendime uygun hiçbir şey bulamadım. Olayı tamamen kendi kiloma bağlamaktan başka bir çarem ise yok. Aslında ramazan dolayısıyla altı kilo vermişim ama gene de bedenime uygun kıyafet bulamadım. Pişman mıyım? Vallahi de evet, billahi de evet ahshahsa. Şuan baya baya şişkoyum itirafı yapıyorum he. İlerde bunları okuyunca çok güleceğim.
Bunca girizgah yeter. Bayanlar, baylar Çöp Eleştiri'nin beşinci bölümüne hoşgeldiniz.
Bugünün konusu Sosyal Medya Bağımlılığı. Aslına bakılırsa bu konuyu dijital ortamda değerlendirmek bi ironi fakat öbür türlü bu topluluğa ulaşmak biraz müşkül kaçıyor. Şöyle ki öncelikle bu mevzu bahisin bana açılan penceresini sizlere göstermek istiyorum. Ne zaman ki sosyal medyayı, interneti bıraksam işlerimin daha yolunda gittiği gözüme çarpıyor. Hatta öyle ki sosyal medyayı terkim bana çoğu zaman insanlara yeniden kavuşmam adına olanak sağlıyor. Şayet inanılmaz dikkatli bi okurum varsa 'yahu tamam da az önce kalabalık beni gerginleştiriyor dedin şimdi ise insanlar diyosun ne iş?' demesi hayli normal. İzah etmek isterim ki bahsettiğim insanlara kavuşma olayı öyle zibilyon tane tanımadık herifle ölene kadar içip partilemek değil. Benim bahsettiğim insanlara kavuşma olayı sevdiğim ve değer verdiğim biriyle veya birileriyle geçirdiğim vakti daha istifadeli kılmak. E malumunuz ekip buluşmalarında gözler dördüncü dakikadan sonra ekranlara bakar. İşin güzelliği ise o bağımlılıktan kurtulup hayatın ne denli yaşanılır ve güzel olduğunu idrak etmektedir.
Yaşantısının belirli dönemlerinde yediği haltlardan yahut kendi kişisel kararlarından ötürü sosyal medyadan ve teknolojiden uzak kalan bendeniz itiraf etmek isterim ki gerçekten huzura eriyorsunuz. Aman neden görüldü yedim, vay babam nasıl yazmaz, yok efenim hikayeme kimler bakmış, ay neden layklamamış gibisinden tüm sıkıntı sayılan saçma sapan şeyleri ortadan kaldırıyorsunuz. Bi kere beklenti içine girmiyorsunuz. En önemlisi insanların yaşadıklarını paylaştığını değil de paylaşmak için yaşadığını görüyor ve kallavi bir kahkaha basıyorsunuz. Bağımlı olmuyorsunuz. Instagram keşfetin değil dost meclisinin müptelası oluyorsunuz.
Geçimini sosyal medyadan sağlayan kişi ve kurumlara, işletme hesaplarına vb. oluşumlara laf etsem mi etmesem mi bilemedim. Ancak sonradan onlara laf etsem de etmesem de beni pek kale almayacakları gerçeğiyle yüzleştim. O yüzden o güruha laf etmiyorum. Miss :)
Tam anlamıyla yaklaşık iki üç gündür sosyal medyalardan arınmış bir birey olarak rahatlıkla söyleyebilirim ki şimdilerde gayet mutluyum. Oluşan her türlü boşlukta elime aldığım o İphone 6 modeli telefonum yerine gayrı yadigar takoz olunca ve hem eve gelir gelmez On/Off tuşuna bastığım bilgisayarım olmayınca kendime zaman ayırdığımı fark ettim. Kütüphanemi düzenledim, ilçe kütüphanesine gidip ansiklopedilerden araştırma yaptım, dün Süleymaniye Camii'ni gezdim ve nasipse yarın sabah namazına Eyüp Sultan'a gideceğim. Tabi malum ramazanda olduğumuzdan zaar gezmeler böyle camilere. Yoksa mevzu bahis yazar ve şairlerin kabirleri, manzarası olan tepeler ve kitap kafelerdir. Ama kanaatimce söylemek istediklerim anlaşıldı.
Yani demem o ki onun bunun orasına burasına parmak bastığımız şu sosyal medya işlerinden geri durursak dışarıda çok daha keyifli bi yaşam ve yorulmaya değecek daha çok mutluluk verici onlarca anı bizleri bekliyor. Hazır yaz gelmişken hepinizi telefonlarınızın başından caddelere, meydanlara, alanlara, parklara, ormanlara, sahillere çağırıyorum. Niye böyle bir amme hizmeti üstlendim onu da bilmiyorum. Ha kedi ulaşamadığı ciğere murdar dermiş misali şimdilerde sosyal medyadan uzağım diye böyle sert eleştiriyorum sanılmasın. Bu husustaki düşüncelerim bu vakte dek hep aynıydı. Belki değişir. Bilemeyiz.
Bu arada sosyal medyadan yapılan kimi kaliteli işlere, yardım kampanyalarına, ses duyuran topluluklara, işe yarayan çeşitli oluşumlara şapka çıkartıyorum. Onlara lafımız yok.
Bak birşey daha söyleyecektim ama yemek geldi unuttum. Saat sekizi dokuz geçiyor da. İftar hazırlıkları falan işte. Yok valla unuttum. Zaten başım ağrıyor. Mazur görünüz efenim. Dilerim istediklerimi anlatabilmişimdir. Bay Coy.
Teknolojik manada elimden bi dolu imkanın alınmasıyla yazıların yayın duyurusunu yapamayacağım. Hal böyleyken kanaatimce pek fazla kişi de girip bakmaz ne olmuş ne yazmış diye. Dolayısıyla Boş Meşgale şahsi günlüğüm olmaya gitgide yaklaşıyor. Hoş, ben verdiği kararlarda istikrarlı olma hususunda başarı sergileyemeyen bir adamım. Öyle ki yeri geldiğinde bu şahsi günlüğümü yeniden çok daha büyük bi kitleye de açabilirim.
Dipnot: Bugün 2 Haziran Pazar. Ve bayram alışverişi diye çıktığım keşiften kendime uygun hiçbir şey bulamadım. Olayı tamamen kendi kiloma bağlamaktan başka bir çarem ise yok. Aslında ramazan dolayısıyla altı kilo vermişim ama gene de bedenime uygun kıyafet bulamadım. Pişman mıyım? Vallahi de evet, billahi de evet ahshahsa. Şuan baya baya şişkoyum itirafı yapıyorum he. İlerde bunları okuyunca çok güleceğim.
Bunca girizgah yeter. Bayanlar, baylar Çöp Eleştiri'nin beşinci bölümüne hoşgeldiniz.
Bugünün konusu Sosyal Medya Bağımlılığı. Aslına bakılırsa bu konuyu dijital ortamda değerlendirmek bi ironi fakat öbür türlü bu topluluğa ulaşmak biraz müşkül kaçıyor. Şöyle ki öncelikle bu mevzu bahisin bana açılan penceresini sizlere göstermek istiyorum. Ne zaman ki sosyal medyayı, interneti bıraksam işlerimin daha yolunda gittiği gözüme çarpıyor. Hatta öyle ki sosyal medyayı terkim bana çoğu zaman insanlara yeniden kavuşmam adına olanak sağlıyor. Şayet inanılmaz dikkatli bi okurum varsa 'yahu tamam da az önce kalabalık beni gerginleştiriyor dedin şimdi ise insanlar diyosun ne iş?' demesi hayli normal. İzah etmek isterim ki bahsettiğim insanlara kavuşma olayı öyle zibilyon tane tanımadık herifle ölene kadar içip partilemek değil. Benim bahsettiğim insanlara kavuşma olayı sevdiğim ve değer verdiğim biriyle veya birileriyle geçirdiğim vakti daha istifadeli kılmak. E malumunuz ekip buluşmalarında gözler dördüncü dakikadan sonra ekranlara bakar. İşin güzelliği ise o bağımlılıktan kurtulup hayatın ne denli yaşanılır ve güzel olduğunu idrak etmektedir.
Yaşantısının belirli dönemlerinde yediği haltlardan yahut kendi kişisel kararlarından ötürü sosyal medyadan ve teknolojiden uzak kalan bendeniz itiraf etmek isterim ki gerçekten huzura eriyorsunuz. Aman neden görüldü yedim, vay babam nasıl yazmaz, yok efenim hikayeme kimler bakmış, ay neden layklamamış gibisinden tüm sıkıntı sayılan saçma sapan şeyleri ortadan kaldırıyorsunuz. Bi kere beklenti içine girmiyorsunuz. En önemlisi insanların yaşadıklarını paylaştığını değil de paylaşmak için yaşadığını görüyor ve kallavi bir kahkaha basıyorsunuz. Bağımlı olmuyorsunuz. Instagram keşfetin değil dost meclisinin müptelası oluyorsunuz.
Geçimini sosyal medyadan sağlayan kişi ve kurumlara, işletme hesaplarına vb. oluşumlara laf etsem mi etmesem mi bilemedim. Ancak sonradan onlara laf etsem de etmesem de beni pek kale almayacakları gerçeğiyle yüzleştim. O yüzden o güruha laf etmiyorum. Miss :)
Tam anlamıyla yaklaşık iki üç gündür sosyal medyalardan arınmış bir birey olarak rahatlıkla söyleyebilirim ki şimdilerde gayet mutluyum. Oluşan her türlü boşlukta elime aldığım o İphone 6 modeli telefonum yerine gayrı yadigar takoz olunca ve hem eve gelir gelmez On/Off tuşuna bastığım bilgisayarım olmayınca kendime zaman ayırdığımı fark ettim. Kütüphanemi düzenledim, ilçe kütüphanesine gidip ansiklopedilerden araştırma yaptım, dün Süleymaniye Camii'ni gezdim ve nasipse yarın sabah namazına Eyüp Sultan'a gideceğim. Tabi malum ramazanda olduğumuzdan zaar gezmeler böyle camilere. Yoksa mevzu bahis yazar ve şairlerin kabirleri, manzarası olan tepeler ve kitap kafelerdir. Ama kanaatimce söylemek istediklerim anlaşıldı.
Yani demem o ki onun bunun orasına burasına parmak bastığımız şu sosyal medya işlerinden geri durursak dışarıda çok daha keyifli bi yaşam ve yorulmaya değecek daha çok mutluluk verici onlarca anı bizleri bekliyor. Hazır yaz gelmişken hepinizi telefonlarınızın başından caddelere, meydanlara, alanlara, parklara, ormanlara, sahillere çağırıyorum. Niye böyle bir amme hizmeti üstlendim onu da bilmiyorum. Ha kedi ulaşamadığı ciğere murdar dermiş misali şimdilerde sosyal medyadan uzağım diye böyle sert eleştiriyorum sanılmasın. Bu husustaki düşüncelerim bu vakte dek hep aynıydı. Belki değişir. Bilemeyiz.
Bu arada sosyal medyadan yapılan kimi kaliteli işlere, yardım kampanyalarına, ses duyuran topluluklara, işe yarayan çeşitli oluşumlara şapka çıkartıyorum. Onlara lafımız yok.
Bak birşey daha söyleyecektim ama yemek geldi unuttum. Saat sekizi dokuz geçiyor da. İftar hazırlıkları falan işte. Yok valla unuttum. Zaten başım ağrıyor. Mazur görünüz efenim. Dilerim istediklerimi anlatabilmişimdir. Bay Coy.
Yorumlar
Yorum Gönder