Doğrusu 'Yi Gecele' veya 'Gönaydınlar' diyemiyorum. Çünkü ne ben bu yazıyı belirli bir zaman diliminde yazıyorum ve ne de sizin ne zaman okuyacağınızı biliyorum. Dolayısıyla bu yanlış olur. Hatta öyle ki siz bu satırlarda dolanırken ben çok uzaklarda olacağım. Evet, rezil bir klişe bu ancak doğru. Ve bu sebeple yazımı da dostum Melih yayınlayacak. Ona da teşekkürlerimi sunuyorum. Eyvallah hocam. Olum inşallah kayış atmazsın he.
Şimdilerde Cuma gecesini göğüslemiş bulunuyorum. Saat 02 suları. Yazıyı tamamlama niyetim var ama -sanki yarılamışım- sanırım bu konuya sabah temiz kafayla eğilsem daha iyi olacak. Çünkü bahsi geçen kişi koca Avrupa gençliğine halay, 40 bin Polonyalı insana ise 'yuh yuh' çektiren bir isim. Tanıman Lazım'ın 7. bölümüne hoşgeldiniz.
*Şu sıralar peyderpey süregelen yaşantımdan kaynaklanıyor bu. Bu arada bir aksilik çıkmazsa 2019 Ekim - 2020 Temmuz arası bir hikaye yayınlamayı planlıyorum. Gene birbiriyle zerre alakası olmayan konuları harmanladım değil mi?
O halde Sertab Erener'in dediği gibi;
"Bir çaresi bulunur elbet canım
Bi uyuyup uyanalım"
Kalın sağlıcakla.
09.48:
Hoop. Miss gibi oldum valla. Meryabazar o halde. Sağlam uyku adamı çakı gibi yapıyor be. E haydi buyrun şöyle.
1948'te Muğla'da dünyaya gelen Selda , Türk-Makedon asıllı veteriner hekim olan bir baba ile Muğla'da Kırım Tatarı kökenli bir öğretmen annenin dört çocuğundan biridir. Savaş, Serter ve Sezer adlı üç kardeşi daha vardır. Ailesi Selda'nın doğumundan kısa süre sonra çocukluğunun büyük bölümünü geçirdiği Van'a yerleşti. Babası Selim, saksafon ve flüt çalmaktan hoşlanan bir müzik meraklısıydı ve bütün çocuklarını genç yaşlarında müzik aleti çalmaya teşvik etti. Selda da 5 yaşındayken mandolinle oynamaya başladı. Babasının idaresi altında, evde müzik yaptıkları birçok akşam geçirdiler çünkü tahmin edeceğiniz üzere müzik bu evin yapı taşıydı.
1957'de babasını kaybeden Selda ailenin geri kalanı ile Ankara'ya taşındı. Selda Bağcan ortaokul ve lise yıllarında mandolin çalmaya devam etti ve bu dönemde mandoline ek olarak on yaşlarında gitar da çalmaya başladı. Erken müzisyenlik yıllarında İngilizce, İtalyanca ve İspanyolca dilde şarkılar seslendirdi. Geleneksel Türk Halk Müziği'ne ilgi duymaya başladı ve Mühendislik Fakültesi'nde öğrenciyken Cem Karaca, Barış Manço ve Fikret Kızılok gibi Anadolu Rock müziğine yöneldi. Müzisyenlik kariyerine bir kelime bile bilmediği, sadece ezberleyerek gitarıyla çaldığı İspanyolca şarkılarla başladı. Kardeşleri de aynı dönem Ankara'da Cem Karaca'nın, Erkin Koray'ın, Barış Manço'nun sahne aldığı "Beethoven" adında ünlü bir müzik kulübüne ev sahipliği yaptılar ve Selda da yıllar yılı bir üniversite öğrencisi olarak sanatını orada icra etti.
Şimdilerde Tarabya'daki dubleks evinde yanılmıyorsam 22 kedisiyle yaşayan Bağcan, profesyonel müzik kariyerine 1971'de üniversitedeki son yıllarında Ankara merkezli müzik yapımcısı Erkan Özerman'ın teşviki ve desteği ile başladı. Ankara Üniversitesi Fen Fakültesi'nde Fizik Mühendisliği bölümünde öğrenciyken yayınladığı ilk iki albüm 1 milyondan fazla satış rakamına ulaşınca sanatçı olmaya karar verdi. Geleneksel türkülere basit bir akustik gitar ya da bağlama ile güçlü ve duygusal sesiyle kattığı yorumu ile yayınladığı altı single onu ulusal bir üne kavuşturdu.
72'de Dışişleri Bakanlığı tarafından 'güzel kardeşim sen harika bir yeteneksin. o halde git de bizi Bulgaristan'da temsil et.' dercesiene Türkiye'yi Altın Orfe şarkı yarışmasında temsil etmesi için seçildi ve 1980 yılına kadar on iki tane daha single ve üç albüm kaydı yayınladı. Türkiye ve Batı Avrupa'daki birçok şehri dolaşan Bağcan’a ait şarkıların çoğu 70'lerin siyasi kutuplaşması sırasında, özellikle solcu aktivistler ve sempatizanlar arasında popüler hale geldi. Bunun sonucu olarak işçi sınıfıyla arasında güçlü bir dayanışma ortaya çıktı. Ki bu da onu peşkeş çeken şarkıcı bozuntuları güruhundan çıkarıp hakiki sanatçılar dolaylarına yükseltti.
Bağcan'ın ününün çoğunluğunun siyasi şarkı sözlerinden geldiğini söylemek yanlış olmaz. Ülkemizde 60'lı yılların önemli bir siyasi figürü, Kürtçe şarkı söylemek ya da yasaklanmış şiirlerin sözlerini şarkıya dönüştürme cesaretini göstermekti. Selda Bağcan'ın bu dönemde yaptığı çalışmalar ise tam olarak bu yöndeydi. Bu çalışmalar hasebiyle beş ay cezaevinde kaldı Bağcan.
O dönemlerde müzikal üslupları halk geleneğine sıkı sıkıya bağlı olmasına rağmen, rock müziği elektronik seslerle de harmanladı. 80 darbesinden sonra siyasi şarkılarından dolayı askeri yönetim tarafından 1981-1984 yılları arasında üç kez hapsedildi. Pasaportuna 1987 yılına kadar Türk yetkililer tarafından el konuldu ve bu yıla kadar Womad Okuma Şenliği'ne katılması engellendi. Kısmen Womad'ın da baskısıyla pasaportu 1987 yılında iade edildi ve pasaportunu alır almaz bir Avrupa turuna başladı. Bu turlar sırasında Hollanda ve Birleşik Krallık'ta aynı yıl konserler verdi.
1989-1990 yılları arasında tüm ülkeyi gezerek ücretsiz halk konserleri veren Selda Bağcan, 90'da dört defa Tel Aviv'e giderek Acco Festivali'nde 2 konsere çıktı ve aynı zamanda İsrail televizyon programlarına katıldı. Aynı sene Danimarka'da Arhus’da bir festivalde daha konser verdi. 1992'de yayınlanan Ziller ve İpler adlı albümünde yer alan ve sözleri Aysel Gürel'e ait Ziller ve İpler isimli şarkısı 90'lı yıllarda çok popülerdi. Bununla birlikte, aynı sene çekilen Kurşun Adres Sormaz filminin müziklerini de Selda Bağcan üstlendi. Bağcan, Canımı Yakanlar Baktı Dumana isimli parçasını Sivas'ta yakılarak hayatını kaybedenlere ithaf etti.
90’lı yıllarda bir çok albüm çıkaran Bağcan, Türkiye ve Dünya'daki birçok şehirde konserler vererek Türk müzik dünyasında aktif olarak üretmeye devam etti. 1993 yılında öldürülen gazeteci Uğur Mumcu için yazdığı bir ağıt olan Uğurlar Olsun, 90'lı yılların siyasi çalkantısının sembolü haline geldi ve bu şarkı Türkiye'deki birçok faili meçhulun simge şarkısı oldu. 2000 yılının sonunda konser için çıktığı Antakya yolunda geçirdiği trafik kazasında ciddi şekilde yaralandı. Uzun süren tedaviden sonra ancak iyileşti ve tekrar konserlere katılmaya başladı. O dönem katılamamış olsa da, 2013'teki Gezi Parkı Protestolarını desteklediğini ilan etti.
Bağcan'ın 1976'daki albümü “Türküola” ABD'li birçok rap sanatçısına ilham oldu. İnce İnce şarkısı Selda Bağcan'ın 1976'daki Türküola isimli albümünden gelir ve bir halk şairi Aşık Mahzuni Şerif tarafından yazılan bir türküdür. Türk Protest müziğinin önemli sesi Selda Bağcan'ın şarkısı 'İnce İnce' 7 Ağustos 2015'te Dr Dre'nin beklenen albümü Compton ile birlikte piyasaya sürüldü.
Selda Bağcan son bir kaç yıldır dünya çapında rock festivallerinde sahne alırken Türkiye dışındaki şöhretinin ülkesinden daha büyük olduğuna inanıyor. Son zamanlarda Hollanda'daki bir festivalde Tel Aviv (İsrail) asıllı rock grubu Boom Pam ile sahne aldı ve sahnede 'Yaz Gazeteci' adlı eserini söyledi. Bu konserde seyircilerin onunla birlikte coşkuyla şarkı söylemesi gerçekten etkileyiciydi.
Bağcan'a göre şarkılarına olan ilgi, Anadolu ile kurduğu güçlü bağlarından kaynaklanıyor. "Bu müzik Anadolu topraklarından geliyor ve yabancı izleyici kitlesinin alışkın olmadığı bir şey" şeklinde yorumluyor. Türkiye'deki birçok insan Selda Bağcan'ın Avrupa'da festivallerde yer alıyor olmasına şaşırıyor ancak bilmeleri gereken şey, kendisinin zaten senelerdir Avrupa festivallerinin aranan yüzlerinden biri olmasıdır. Kendisi küçük büyük onlarca festivalden başka, 1987'de dünyanın en önemli açık hava müzik festivali olarak bilinen Glastonbury'de de sahneye çıkmış gerçek bir sanatçıdır.
Biz ne yazık ki onlar kadar ilgi göstermiyoruz ama Avrupalılar Selda Bağcan'ı dinlemek için sıraya giriyorlar. Onu bizden iyi biliyorlar ve bizim belki hiç duymadığımız psychedelic şarkılarını söyleyerek eğleniyorlar. Bizler yeni yeni öğreniyoruz, ancak Brüksel gecelerinde gençler Selda Bağcan'ın elektronik ezgileriyle eğleniyor. Şarkıları birçok sanatçı tarafından farklı dillerde yeniden yorumlanıyor ve sevenlerinin sayısı gün geçtikçe artıyor. Selda Bağcan da 67 yaşında olmasına rağmen Barcelona'da geçen yaz tekrar sahne aldı ve 31 Temmuz'da dünyanın önemli festivallerinden olan Womad'da sahneye çıktı. 2015 yılında çıkardığı “40 yılda 40 şarkı” albümü kendi plak şirketi Major Music tarafından yayınlandı ve D&R çok satanlar listelerinde 2 numaraya kadar yükseldi. Bu arada Bağcan hala kendi plak şirketinin yöneticiliğini yapmaktadır.
İspanyol akademisyen Vicente Fabuel, Selda Bağcan için "Türk sesi Selda şark kültüründen gelmiş nadir efsanevi kadın sanatçılardan biridir. O, çölün ortasında bir vaha gibidir. Nasıl olur da bu kadar güçlü, derin ve üretken olabilirken böylesine hisli söyleyebilir." demiştir.
Ayrıca The Times dergisinin de yaşayan efsane dediği Selda Bağcan 73 yılında Batı Avrupa turnesini gerçekleştirdiği sırada 17 adet 45'lik plak çıkardı.
1979 - 1980 yıllarında CHP'nin yurtdışı demokratik kitle örgütü olan Halkçı-Devrimci Federasyonu ile dayanışma içindeki Alman Sosyal Demokrat Parti'nin katkılarıyla Batı Avrupa'da çeşitli festivallere katılan Bağcan Metris'in mapus damına da düştü Köln'de yaptığı konserle Guıness Rekorlar Kitabı'na da girdi.
Yeri geldi Kudüs Festivali'ne katıldı, yeri geldi Londra Olimpiyatları'nda sahne aldı. Rolling Stones’a göre 100 yılın 100 divasından biri seçilen Bağcan toplumsal sorunlar çiçeğinden çalışkan bir arı olarak onlarca bal toplayıp eserlerine yansıttı.
Kadife gibi sesiyle derdi olan, üzülen, sevinen, isyan eden her insanın önüne çıkıp evrensel müzik sepetinden birer meyve ikram eden bu nadide sanatçıyı dilim döndüğünce anlatmaya çalıştım bugün. Bahsi geçen muntazam şahsın miss gibi de BBC Türkçe röportajı vardır. Onu da izlemenizi tavsiye ederim. Tatlı tatlı övüyor kendini. O ego az bile hocam. Demedi deme.
*Dün gece yani yazının başında belirttiğim gibi bugün günlerden Cuma. Bu yazı size ulaştığında ben buralarda olmayacağım. Dilerim sağlıklı ve yaşam sahibi olurum. Kendinize iyi bakın.
Protest müziğin temsilcisi, Türkiye'nin en cesur kadını. Selda Bağcan.
Uğurlar olsun.
Şimdilerde Cuma gecesini göğüslemiş bulunuyorum. Saat 02 suları. Yazıyı tamamlama niyetim var ama -sanki yarılamışım- sanırım bu konuya sabah temiz kafayla eğilsem daha iyi olacak. Çünkü bahsi geçen kişi koca Avrupa gençliğine halay, 40 bin Polonyalı insana ise 'yuh yuh' çektiren bir isim. Tanıman Lazım'ın 7. bölümüne hoşgeldiniz.
*Şu sıralar peyderpey süregelen yaşantımdan kaynaklanıyor bu. Bu arada bir aksilik çıkmazsa 2019 Ekim - 2020 Temmuz arası bir hikaye yayınlamayı planlıyorum. Gene birbiriyle zerre alakası olmayan konuları harmanladım değil mi?
O halde Sertab Erener'in dediği gibi;
"Bir çaresi bulunur elbet canım
Bi uyuyup uyanalım"
Kalın sağlıcakla.
09.48:
Hoop. Miss gibi oldum valla. Meryabazar o halde. Sağlam uyku adamı çakı gibi yapıyor be. E haydi buyrun şöyle.
1948'te Muğla'da dünyaya gelen Selda , Türk-Makedon asıllı veteriner hekim olan bir baba ile Muğla'da Kırım Tatarı kökenli bir öğretmen annenin dört çocuğundan biridir. Savaş, Serter ve Sezer adlı üç kardeşi daha vardır. Ailesi Selda'nın doğumundan kısa süre sonra çocukluğunun büyük bölümünü geçirdiği Van'a yerleşti. Babası Selim, saksafon ve flüt çalmaktan hoşlanan bir müzik meraklısıydı ve bütün çocuklarını genç yaşlarında müzik aleti çalmaya teşvik etti. Selda da 5 yaşındayken mandolinle oynamaya başladı. Babasının idaresi altında, evde müzik yaptıkları birçok akşam geçirdiler çünkü tahmin edeceğiniz üzere müzik bu evin yapı taşıydı.
1957'de babasını kaybeden Selda ailenin geri kalanı ile Ankara'ya taşındı. Selda Bağcan ortaokul ve lise yıllarında mandolin çalmaya devam etti ve bu dönemde mandoline ek olarak on yaşlarında gitar da çalmaya başladı. Erken müzisyenlik yıllarında İngilizce, İtalyanca ve İspanyolca dilde şarkılar seslendirdi. Geleneksel Türk Halk Müziği'ne ilgi duymaya başladı ve Mühendislik Fakültesi'nde öğrenciyken Cem Karaca, Barış Manço ve Fikret Kızılok gibi Anadolu Rock müziğine yöneldi. Müzisyenlik kariyerine bir kelime bile bilmediği, sadece ezberleyerek gitarıyla çaldığı İspanyolca şarkılarla başladı. Kardeşleri de aynı dönem Ankara'da Cem Karaca'nın, Erkin Koray'ın, Barış Manço'nun sahne aldığı "Beethoven" adında ünlü bir müzik kulübüne ev sahipliği yaptılar ve Selda da yıllar yılı bir üniversite öğrencisi olarak sanatını orada icra etti.
Şimdilerde Tarabya'daki dubleks evinde yanılmıyorsam 22 kedisiyle yaşayan Bağcan, profesyonel müzik kariyerine 1971'de üniversitedeki son yıllarında Ankara merkezli müzik yapımcısı Erkan Özerman'ın teşviki ve desteği ile başladı. Ankara Üniversitesi Fen Fakültesi'nde Fizik Mühendisliği bölümünde öğrenciyken yayınladığı ilk iki albüm 1 milyondan fazla satış rakamına ulaşınca sanatçı olmaya karar verdi. Geleneksel türkülere basit bir akustik gitar ya da bağlama ile güçlü ve duygusal sesiyle kattığı yorumu ile yayınladığı altı single onu ulusal bir üne kavuşturdu.
72'de Dışişleri Bakanlığı tarafından 'güzel kardeşim sen harika bir yeteneksin. o halde git de bizi Bulgaristan'da temsil et.' dercesiene Türkiye'yi Altın Orfe şarkı yarışmasında temsil etmesi için seçildi ve 1980 yılına kadar on iki tane daha single ve üç albüm kaydı yayınladı. Türkiye ve Batı Avrupa'daki birçok şehri dolaşan Bağcan’a ait şarkıların çoğu 70'lerin siyasi kutuplaşması sırasında, özellikle solcu aktivistler ve sempatizanlar arasında popüler hale geldi. Bunun sonucu olarak işçi sınıfıyla arasında güçlü bir dayanışma ortaya çıktı. Ki bu da onu peşkeş çeken şarkıcı bozuntuları güruhundan çıkarıp hakiki sanatçılar dolaylarına yükseltti.
Bağcan'ın ününün çoğunluğunun siyasi şarkı sözlerinden geldiğini söylemek yanlış olmaz. Ülkemizde 60'lı yılların önemli bir siyasi figürü, Kürtçe şarkı söylemek ya da yasaklanmış şiirlerin sözlerini şarkıya dönüştürme cesaretini göstermekti. Selda Bağcan'ın bu dönemde yaptığı çalışmalar ise tam olarak bu yöndeydi. Bu çalışmalar hasebiyle beş ay cezaevinde kaldı Bağcan.
O dönemlerde müzikal üslupları halk geleneğine sıkı sıkıya bağlı olmasına rağmen, rock müziği elektronik seslerle de harmanladı. 80 darbesinden sonra siyasi şarkılarından dolayı askeri yönetim tarafından 1981-1984 yılları arasında üç kez hapsedildi. Pasaportuna 1987 yılına kadar Türk yetkililer tarafından el konuldu ve bu yıla kadar Womad Okuma Şenliği'ne katılması engellendi. Kısmen Womad'ın da baskısıyla pasaportu 1987 yılında iade edildi ve pasaportunu alır almaz bir Avrupa turuna başladı. Bu turlar sırasında Hollanda ve Birleşik Krallık'ta aynı yıl konserler verdi.
1989-1990 yılları arasında tüm ülkeyi gezerek ücretsiz halk konserleri veren Selda Bağcan, 90'da dört defa Tel Aviv'e giderek Acco Festivali'nde 2 konsere çıktı ve aynı zamanda İsrail televizyon programlarına katıldı. Aynı sene Danimarka'da Arhus’da bir festivalde daha konser verdi. 1992'de yayınlanan Ziller ve İpler adlı albümünde yer alan ve sözleri Aysel Gürel'e ait Ziller ve İpler isimli şarkısı 90'lı yıllarda çok popülerdi. Bununla birlikte, aynı sene çekilen Kurşun Adres Sormaz filminin müziklerini de Selda Bağcan üstlendi. Bağcan, Canımı Yakanlar Baktı Dumana isimli parçasını Sivas'ta yakılarak hayatını kaybedenlere ithaf etti.
90’lı yıllarda bir çok albüm çıkaran Bağcan, Türkiye ve Dünya'daki birçok şehirde konserler vererek Türk müzik dünyasında aktif olarak üretmeye devam etti. 1993 yılında öldürülen gazeteci Uğur Mumcu için yazdığı bir ağıt olan Uğurlar Olsun, 90'lı yılların siyasi çalkantısının sembolü haline geldi ve bu şarkı Türkiye'deki birçok faili meçhulun simge şarkısı oldu. 2000 yılının sonunda konser için çıktığı Antakya yolunda geçirdiği trafik kazasında ciddi şekilde yaralandı. Uzun süren tedaviden sonra ancak iyileşti ve tekrar konserlere katılmaya başladı. O dönem katılamamış olsa da, 2013'teki Gezi Parkı Protestolarını desteklediğini ilan etti.
Bağcan'ın 1976'daki albümü “Türküola” ABD'li birçok rap sanatçısına ilham oldu. İnce İnce şarkısı Selda Bağcan'ın 1976'daki Türküola isimli albümünden gelir ve bir halk şairi Aşık Mahzuni Şerif tarafından yazılan bir türküdür. Türk Protest müziğinin önemli sesi Selda Bağcan'ın şarkısı 'İnce İnce' 7 Ağustos 2015'te Dr Dre'nin beklenen albümü Compton ile birlikte piyasaya sürüldü.
Selda Bağcan son bir kaç yıldır dünya çapında rock festivallerinde sahne alırken Türkiye dışındaki şöhretinin ülkesinden daha büyük olduğuna inanıyor. Son zamanlarda Hollanda'daki bir festivalde Tel Aviv (İsrail) asıllı rock grubu Boom Pam ile sahne aldı ve sahnede 'Yaz Gazeteci' adlı eserini söyledi. Bu konserde seyircilerin onunla birlikte coşkuyla şarkı söylemesi gerçekten etkileyiciydi.
Bağcan'a göre şarkılarına olan ilgi, Anadolu ile kurduğu güçlü bağlarından kaynaklanıyor. "Bu müzik Anadolu topraklarından geliyor ve yabancı izleyici kitlesinin alışkın olmadığı bir şey" şeklinde yorumluyor. Türkiye'deki birçok insan Selda Bağcan'ın Avrupa'da festivallerde yer alıyor olmasına şaşırıyor ancak bilmeleri gereken şey, kendisinin zaten senelerdir Avrupa festivallerinin aranan yüzlerinden biri olmasıdır. Kendisi küçük büyük onlarca festivalden başka, 1987'de dünyanın en önemli açık hava müzik festivali olarak bilinen Glastonbury'de de sahneye çıkmış gerçek bir sanatçıdır.
Biz ne yazık ki onlar kadar ilgi göstermiyoruz ama Avrupalılar Selda Bağcan'ı dinlemek için sıraya giriyorlar. Onu bizden iyi biliyorlar ve bizim belki hiç duymadığımız psychedelic şarkılarını söyleyerek eğleniyorlar. Bizler yeni yeni öğreniyoruz, ancak Brüksel gecelerinde gençler Selda Bağcan'ın elektronik ezgileriyle eğleniyor. Şarkıları birçok sanatçı tarafından farklı dillerde yeniden yorumlanıyor ve sevenlerinin sayısı gün geçtikçe artıyor. Selda Bağcan da 67 yaşında olmasına rağmen Barcelona'da geçen yaz tekrar sahne aldı ve 31 Temmuz'da dünyanın önemli festivallerinden olan Womad'da sahneye çıktı. 2015 yılında çıkardığı “40 yılda 40 şarkı” albümü kendi plak şirketi Major Music tarafından yayınlandı ve D&R çok satanlar listelerinde 2 numaraya kadar yükseldi. Bu arada Bağcan hala kendi plak şirketinin yöneticiliğini yapmaktadır.
İspanyol akademisyen Vicente Fabuel, Selda Bağcan için "Türk sesi Selda şark kültüründen gelmiş nadir efsanevi kadın sanatçılardan biridir. O, çölün ortasında bir vaha gibidir. Nasıl olur da bu kadar güçlü, derin ve üretken olabilirken böylesine hisli söyleyebilir." demiştir.
Ayrıca The Times dergisinin de yaşayan efsane dediği Selda Bağcan 73 yılında Batı Avrupa turnesini gerçekleştirdiği sırada 17 adet 45'lik plak çıkardı.
1979 - 1980 yıllarında CHP'nin yurtdışı demokratik kitle örgütü olan Halkçı-Devrimci Federasyonu ile dayanışma içindeki Alman Sosyal Demokrat Parti'nin katkılarıyla Batı Avrupa'da çeşitli festivallere katılan Bağcan Metris'in mapus damına da düştü Köln'de yaptığı konserle Guıness Rekorlar Kitabı'na da girdi.
Yeri geldi Kudüs Festivali'ne katıldı, yeri geldi Londra Olimpiyatları'nda sahne aldı. Rolling Stones’a göre 100 yılın 100 divasından biri seçilen Bağcan toplumsal sorunlar çiçeğinden çalışkan bir arı olarak onlarca bal toplayıp eserlerine yansıttı.
Kadife gibi sesiyle derdi olan, üzülen, sevinen, isyan eden her insanın önüne çıkıp evrensel müzik sepetinden birer meyve ikram eden bu nadide sanatçıyı dilim döndüğünce anlatmaya çalıştım bugün. Bahsi geçen muntazam şahsın miss gibi de BBC Türkçe röportajı vardır. Onu da izlemenizi tavsiye ederim. Tatlı tatlı övüyor kendini. O ego az bile hocam. Demedi deme.
*Dün gece yani yazının başında belirttiğim gibi bugün günlerden Cuma. Bu yazı size ulaştığında ben buralarda olmayacağım. Dilerim sağlıklı ve yaşam sahibi olurum. Kendinize iyi bakın.
Protest müziğin temsilcisi, Türkiye'nin en cesur kadını. Selda Bağcan.
Uğurlar olsun.
Yorumlar
Yorum Gönder