Kapitalizm - Kavram Karmaşası 4

Gayet belliydi bunun bir ülfet haline geleceği. Sen babanın ameliyatta olduğu gün dahi yazını yayınlar da b*k püsürü bi kaç iş için yazını yayınlamazsan böyle saçma sapan nefret kusarsın işte etrafa. Tatil kisvesine bürünen her yaz mevsiminde aynı bunalımlardan geçerim. Son beş senedir böyledir bu. Değişmez yani. Üstelik son haftalarda kimseye bahsetmiyorum Boş Meşgale'den. Eskiden toplu taşımada bulunan el tutacaklarına sıkıştırırdım kartvizitlerimi. Sonra gider lokanta ve kafelerin masalarına bırakırdım birer birer. Tek derdim biri görsün sonra bir başkasına anlatsın ve o da bir başkasına söylesindi. Böylelikle dilden dile, gönülden gönüle ulaşacaktı kelimelerim. Ve anlatabilecektim istediğimi. Lakin şimdilerde ne o ışığı, ne o umudu, ne o mecali ve ne de o kuvveti bulabiliyorum kendimde. Zira Kul Ahmet gibi hissediyorum ya kendimi. Daima ya nasip,  ya kısmet der durur oldum. Hoş onu da mahalleli anlamamıştı ya nihayetinde herkes gömlek giyedursun bi bedene kefen oldu bizim Kul Ahmet'in ceketi. Ben Barış'a sordum. Sen bu yolda devam et cevabını aldım. Çok düşüyorum, keyifsizleniyorum, yoruluyorum ve dahası. Ama biliyorum bunları tek yaşayan ben değilim. Fakat eğer pes edersem tek pes eden de ben olmayacağım. Bilmem anlatabildim mi?


Hadi bakalım. Yeter bu kadar. Affınıza sığınma erdemine başvuramayacak kadar gereksiz sebeplerle geciken yazıma hoşgeldiniz. Bugünün konusu Kavram Karmaşası'nın dördüncü bölümünü omuzlayan "Kapitalizm".

Kapitalizm, üretim araçlarının büyük bölümünün kişisel aktörlere ait olduğu ve bu kişilerce işletildiği, ekonomik aktivitelerin tamamı olmasa da büyük bir bölümünün kar amacı ile yapıldığı, arz ve talep dengesinin toplumun yararına olacak şekilde serbestçe belirlendiği ekonomik bir sistemdir.

Yani, her şeyin değerinin para ile ölçüldüğü, hayal ettiğiniz hemen hemen her şeyi satın alabileceğiniz, hayatınızı devam ettirebilmek için gerekli her şeyin sadece para ile alınabildiği sisteme kapitalizm denir. Kapitalizm kelimesi, Karl Marx tarafından para ve sermaya kelimelerinin Almanca karşılığı olan Das Kapital kelimelerinden türetilmiştir.


Kapitalizm size sürekli olarak ihtiyaçlar çıkarır. Hadi bi farklılık yapalım. Ve her yerde olan monoton örnekleri bırakalım. Ben kapitalizm örneğini kendi işimden vereyim. Kapitalizm yazmam için bana bir kalem verir. Sonra bu kalemi kırar ve daha güzel bi kalem aldırır. Ardından daha rahat yazabilmem için sırtıma pofuduk bir yastık dizime kaliteli bi laptop koyar. Sonra ilham denen şeyden yararlanabilmem için beni kitap kafelere yollar. Orada bana çay ve kahve içirtir. Ardından kitabımı basmak istediğimde bana bir yayınevi bulur. Sonra kitabımın herkes tarafından bilinmesi için bana bir de reklam kampanyası yaptırır. Kitabım ülke çapında hatrı sayılır bir üne ulaşınca ardı arkası kesilmeyen imza günleri için janjanlı kıyafetler de aldırır bana kapitalizm. Çünkü göz önündeyim ve harika olmalıyım. Kahretsin! O da ne? Kol düğmelerim. Yanlış olanını takmışım. Ama imzanın başlamasına yarım saat var. Kapitalizm bu seferde devreye girip bana yarım saatte gidip şık bir kol düğmesi alıp rahatlıkla geri dönebilmem için bir araba anahtarı uzatır. Offf. Bir edebiyatçının arabası asla sarı olmaz. Hemen modifiye edip mat gri yapmalıyım. Camları film yapmayı unutmayın lütfen. Kitaptan kazandığım paranın kaymağını yiyemeden sponsor anlaşmaları başladı. Ve yayınevimin sahibi doymak nedir bilmeyen bir açgözlü olduğu için hemen ikinci kitabı yazmalıyım. Ya bozulan bilgisayarım. Acaba biraz nostaljik takılıp servet değerinde bir daktilo mu alsam?

*Kapitalizmde esas her daim tüketmektir. Verdiğim örnekte yazarak ürettiğim ihmal edilmezse sevinirim.


Kapitalizm sürekli olarak size yeni yeni ihtiyaç listeleri çıkaracak ve bu ihtiyaçlarınızı gidermek için daha uzun saatler çalışacak ve çabalayacaksınız.

Kapitalizm ilk olarak Avrupa’da yayılmaya başladı. Daha önceleri kapitalizmin bazı özelliklerine İlk Çağ da rastlanmıştır. Bildiğiniz gibi kapitalizm öncesi feodal sistem dünyada hakimdi. Feodal sistemde tüm üretim araçları ve topraklar soyluların elinde bulunurken, halk bu toprakları işleyip, geçimini sürdürebileceği kadar pay alıp, kalanını soylulara veriyordu. 19. yüzyılda Feodal sistemin yıkılmasının ardından özellikle İngiltere üzerinden ve genel Avrupa üzerinden kapitalizm tüm dünyaya yayıldı ve genelde kabul gördü.

Kapitalizm, çeşitli ilkeler üzerine kurulmuştur. İşte o ilkeler;



  • Özel Mülkiyet:

Özel mülkiyet hakkı, kapitalizmin en temel ilkesidir. Bu ilkeye göre bireyler sınırsız mal sahibi olabilirler. Ama sistem tamamen güçlü olan kazansın mantığındadır. Yani bu demek oluyor ki bütün toplum birbiri ile yarıştırılır ve en yeteneklilerin servetlerine servet katma olanakları yükselir. Uzaktan bakıldığında adaletli gibi gözükse de ne yazık ki herkes dünyaya aynı imkanlar ile doğmuyor.

Kağıt üzerinde adaletli gözüken kapitalizmin, etrafımıza dönüp baktığımızda  öyle olmadığını görürüz. Bazılarının 10 dakikada kazandığı parayı, dünya nüfusunun büyük çoğunluğu ömrü boyunca hiç para harcamadan birikim yapsa da bir araya getiremez.



  • Miras:

Kapitalizm ilkelerinden bir diğeri ise miras hakkıdır. Bireyler birikimlerini çocuklarına, kendi soyundan gelenlere bırakarak, sermaye büyümesini, paranın tekelleşmesini devam ettirir. Doğada canlılar öldükten sonra, geriye kalanlar tüm dünyaya kalır ancak kapitalizm sisteminde tıpkı feodalitede olduğu gibi, servet babadan oğula, aynı soya, büyüyerek aktarılmaya devam eder. Bu durum zengin ile fakir arasındaki uçurumu her geçen gün artırır.

Fabrikasında binlerce işçi çalıştıran ve milyarlarca dolar serveti olan biri öldüğünde işçilerine tek kuruş dahi kalmaz, işçilerle birlikte biriktirilen servetin tamamı iş adamının varislerine kalır.



  • Rekabet

Kapitalist sistemde rekabet temel ilkelerden biridir. Dileyen, istediği pazara girerek ticaret yapabilir, dilediği zaman pazardan çekilebilir. Tüm ticaret kuruluşları birbirleri ile rekabet içerisindedir. Ancak buradaki temel sıkıntı, kapitalizmin genel durumunu en iyi yansıtan örnek olarak, büyük balığın küçük balığı çok rahat yutmasıdır. ( Bknz. Agario ) Sermayesi güçlü olan, serveti elinde tutan zümre, ticarette çok daha avantajlıdır. Güçlü olan ham maddeyi daha ucuza alır, daha ucuza işler, daha çok pazara ulaştırır ve daha uygun fiyata satabilir. Sermayesi daha az olanın ise şansı yoktur. Piyasa koşullarında büyük firmalarla yarışamaz ve sonuç olarak iflas edip, bu firmalarda işe girmek durumunda kalır.

Kapitalist sistemde, servet sahibi kesim servetini her geçen gün artırırken, diğer bireyler her gün biraz daha fakirleşir. Dünyada her şey sınırlıdır. Hiç bir şey sonsuz değildir. Dünyanın 10 kişi nüfusu olduğunu varsayalım. Dünyadaki toplam gıda stoku ise 10 elma olsun. 1 kişi 7 elmaya sahipken, diğer 9 kişi 3 elmayı bölüşmek zorundadır. 11. elma yoktur. Zengin olanın daha da zenginleşmesi demek, 9 kişinin 1 elma daha kaybetmesi demektir. Kapitalizm her geçen gün daha da acımasızlaşarak, 9 kişiye 1 elma düşecek duruma gelmiştir. Sistem sizden o son 1 elmayı almaz. Çünkü yaşayabilecek kadar kazancınız olması gerektiğini bilir. Size ihtiyacı vardır. Sonuçta onları zengin eden yine diğer 9 kişidir.



  • Devlet Rolü

Kapitalizm sisteminde devletlerin rolleri önemlidir. Devletler piyasaları düzenleyerek, halkın ezilmesini önlemeye çalışır. En azından kağıt üzerinde bu böyledir. Siyasi güç herkese açıktır fakat, herkes ona ulaşamaz. Siyasi gücü, sermaye ve serveti elinde bulunduranlar yönetir. Kapitalizm paraya dayalı bir sistemdir. Bu sistemde para ile satın alamayacağınız şey çok sınırlıdır. Siyaset para ile satın alabilecekleriniz arasındadır.

Kapitalizmde siyasete kendi ülkemizden bakalım isterseniz. Milletvekilleri, yani bizi mecliste temsil edecek kişiler, büyük bütçeler ile bir partiden aday olur, binlerce TL harcama yaparak, seçimi kazanır. Milletvekilleri toplumun en yeteneklileri, en zekileri, en bilgeleri değildir. Onlar toplumun en zenginleridir ve güya orada zengine karşı halkı dengede tutmak adına dururlar. Tabi ki, sermaye sahipleri, servet sahipleri devleti kendi çıkarlarına kullanarak, servetlerini büyütmeye devam eder. Dünya zenginleri listesinde büyük yer kaplayan ülkemizde, toplum refah düzeyi, dünya geneline göre çok daha düşük seviyededir.

Kapitalizm sistemi para üzerine kurulmuş bir sistemdir. Kaç yıl yaşayacağınız bile gelirinize, paranıza bağlıdır. Bak hocam adam kafasına keleş kurşunu yedi ama yaşattılar ahhahshahash. Bunu Afrika ülkelerindeki ortalama yaşam süresi ile Kuzey Avrupa ülkelerindeki ortalama yaşam süresini kıyaslayarak anlayabilirsiniz. Paraya dayalı düzende kimseye güvenemezsiniz. Yaa anladınız mı şimdi insanlardan neden kazık yiyorsunuz? Örneğin doktorunuz size ameliyat olmanız gerektiğini söylediğinde bunu sağlığınız için mi yoksa para kazanmak için mi istediğini bilemezsiniz. Öğretmeniniz hafta sonu kurslarına gelmeniz gerektiğin söylediğinde bunu para için mi yoksa eğitiminiz için mi istediğini bilemezsiniz. Şu örneği malum hocaya bi atalım, pliizz. Kapitalizmin olduğu bir dünyada insanlar birbirine güvenemez.



  •  Kapitalizmin Gereklilikleri

Kapitalizm her ne kadar sağlam bir sistem gibi gözükse de, belirli gereklilikleri sağlanamadığında, çökmeye mahkumdur.

1. Sürekli artan servet ve sermaye birikimi sonucu, sürekli kar etme ve büyüme zorunluluğu.

2. Kar artırma ve sürekli olarak büyüme zorunluluğundan dolayı, yeni pazarlar bulma gerekliliği.

3. Üretim, Teknoloji ve Ekonomik örgütlenmeler için nitelikli insanların yetiştirilmesi.

Bu sistem dünyanın her yerini üniversitelerle doldurur ancak, bu üniversitelerde tamamen büyük şirketlerin hizmetinde çalışacak robotlar yetiştirir. İnsanlık tarihinde okur yazar oranının bu kadar yüksek olduğu ancak toplumsal bilincin bu kadar düşük olduğu başka bir dönem görülmemiş. Bilgi sahibi olmak için gittiğimiz okulların beyinlerimizi belirli kalıplara göre şekillendirip, sermaye sahipleri için yeni köleler haline getirmeye çalıştığını hanginiz inkar edebilirsiniz ki?


Kapitalizmin hayatımıza nasıl nüfuz ettiği toplumda iki sınıfın bulunmasıyla da açıklanabilir. Yönetenler ve yönetilenler. Üretim araçlarının birçoğu, yöneten sınıfın elindedir ve işletilmesi de yine yöneticilere aittir. Yönetici sınıf, oyunu belirlenen kurallara göre değil, kendi çıkarlarına göre oynar. Zaten tüm kuralları da kendi çıkarına göre belirler. Kapitalizmin temel kuralı da budur: en yüksek çıkarı elde etmek. Ne kadar adil değil mi?

Bütün kapitalist ülkelerde görülen tablo ise aynı. Zengin bir azınlık ve büyükçe fakir bir halk. Kapitalizmin ‘ağababası’ Adam Smith'e selamlar.


Üretmeden tüketmenin vurgulandığı kapitalist sistemde, akıllara meşhur Kızılderili atasözü gelmektedir: “Son ırmak kuruduğunda, son ağaç kesildiğinde ve son balık tutulduğunda beyaz adam, paranın yenmeyecek bir şey olduğunu anlayacak.”

Karl Marx'ın deyişine göre "Kapitalizm gölgesini satamadığı ağacı keser."
Kimilerince verimlilik üzerine yoğunlaştığı için, sürekli gelişme ortamı yaratabilen bir sistem kapitalizm. Youtube'da bir yorum görmüştüm nacizane paylaşmak istiyorum.

"Kapitalizm; kontör yükleyince değerli müşterimiz,kontör bittiğinde sayın abone olduğumuz sistemdir."


*Yıllarca dillerde dolanan bu kavramı kusursuzca izah edebilmek adına Hacettepe Üniversitesi İşletme mezunu Metehan Şahin'den ve çeşitli internet kaynaklarından yararlandım.

Tehlike çanları bizim için de çalmadan uyanmamız temennisiyle.
Haydi böyle bitirelim.


"Ve açsak, yorgunsak, alkan içindeysek eğer
ve hâlâ şarabımızı vermek için üzüm gibi eziliyorsak
kabahat senin,
-demeğe de dilim varmıyor ama-
kabahatın çoğu senin, canım kardeşim! "

Nazım Hikmet





Yorumlar

  1. Bayramda bile boş durmuyorsun. İyi bayramlar güzel insan :)

    YanıtlaSil
  2. Makinalı tüfek gibisin kardeşim benim, bugünkü yazını iple çekiyorum :)

    YanıtlaSil

Yorum Gönder