Normalde yazılarımı evde veya kitap kafelerde kaleme alırım. Lakin bugünlerde hayatımı hızlıca yoğunlaştıran meşguliyetlerim çoğalmış olacak ki şimdilerde havalimanındayım. Kuşların uçağa veya uçağın kuşlara çarpması sorunsalıyla medyada kendine yer bulan bu lokasyon, hakkındaki tüm olumsuz iddiaları yalanlar cinsten. Zira buranın sağlanan istihdamdan tutun da hizmet kalitesi ve konforlu erişimine dek her detayı düşünülüp zibilyon para harcanarak yapılmış ayı gibi sağlam bir proje olduğu aşikar. İstanbul Havalimanı'ndan selamlar.
İzlence'nin 13. bölümüne bir Aksiyon-Dram filmi konu oluyor. Ve işte bahsi geçen o harika eser. Labirent.
2011 senesinde beyaz perdeye taşınan eserin yazanı, yapanı ve yöneteni Kaybedenler Kulübü filminden tanıyacağınız üzere Tolga Örnek. Murat Dörtbudak, Neslihan Dörtbudak, Sebastian Popp, Robert Malzahn ve Aslı Yorgancıoğlu'nun yapımcılığını üstlendiği filmin Eurimages katkılarıyla sunulduğu da gözden kaçmıyor. Türkiye Cumhuriyeti Kültür ve Turizm Bakanlığı mührü taşıyan eserin Ekip Film, Stoked Film, Arri Film & TV, Fono Film ve 1000 Volt Post Prodüksiyon gibi şirketlerce yapılması da kendi minvalinde emek harcanan bir işin bulunmasını da zorlaştırıyor.
Mardin, İstanbul ve Frankfurt olmak üzere 3 farklı yerde çekimleri yapılan eserin sponsorluğu ise "Zeplin Sound, It Is Red, Canon, Dolby Digital, Tiglon, Sony, CNN Türk" tarafından karşılanıyor. Burak Kanbir'in görüntü, Burhan Türk'ün ise sanat yönetmeni olduğu filmin kurgusu Oğuz Çelik'e ait. Sanat asistanından kamera operatörlerine dek tüm emekçilerin canla başla çalışıp izleyiciye buyur ettiği yapıtın özgün müzik olayları ile ilgilenen isimler de Can Gox, Erdem Tarabuş ve Cavit Ergün. Yani anlayacağınız Örnek her alanın ehli insanları toplayıp öyle girişmiş bu işe.
Efektleri ile insanı şaşkınlıktan bir hal eden filmin oyuncu kadrosu ise Timuçin Esen, Meltem Cumbul, Sarp Akkaya, Rıza Kocaoğlu, Ozan Bilen, Umut Kurt, Martin Turner, Erdal Küçükkömürcü, Yurdaer Okur ve Melike Güner'den oluşuyor.
Kendisini savaşın savaşçısı olarak ilan eden, Mahmut Tütüncü ve Yahya Atuf ile birlikte kalan, eski İngiliz ajanı 25 yaşındaki Hasan Nur Khan'ın şu açıklamarıyla başlıyor film.
"Amerika ve maşası İsrail insanları katlediyor. Türkiye gibi sözde müslüman ülkeler de kardeşlerimizin ölümüne göz yumuyor."
Düşenlerin intikamını almak üzere görevlendirilmiş bu genç otuzu Amerikalı, beşi İngiliz olmak üzere 95 kişinin hayatını kaybettiği bir eyleme imza atıyor. El-Vahid'in eylemi resmen üstlenmesi ile başlayan hikaye kadrajın İstanbul Bölge Başkanlığı, Ulusal Güvenlik Müsteşarlığı'na çevrilmesiyle devam ediyor.
Frankfurt'ta BK 144 kodlu teröristin bireysel çalışmalar sürdüren Abu Hamza tarafından kellelenmesi, Fikret'in angaje ettiği Rasim'in abisi Zahit Yılmaz'ın canlı bombayken annesine 'gelecem' demesi gibi insanın içini bir tuhaf eden olayları tüm çıplaklığı ve çarpıcılığıyla gözler önüne seren Tolga Örnek filminde altın değerinde metaforlara ve cesur aforizmalara da yer veriyor. İşte onlardan bazıları:
"Öldüre öldüre mi barışı sağlayacaksınız yoksa başka bir planınız var mı?"
"Ancak sadık köleler gibi davranırsak dostunuz olabiliyoruz."
"Doğu'nun asıl sorunu Batı. Hepsi bu."
İngiliz İstihbaratı'nın İstanbul temsilcisi Mr. Spencer'ın "... kan akmasa, ortadoğu düzelse ..." gibi güzellemeli masalımsı cümlelerinin akabininde Rasim'i kendine istemesi üzerine Fikret'ten postayı yemesi de gururlandığım yerlerden.
Her İzlence'de olduğu gibi bu İzlence'de de zurnanın zart dediği bir sahne var elbet. O da Kuzey Irak'ın Şekran köyünde yapılan operasyonun şirket ekranına Amerikalılarca bağlanması. O nasıl bir çaresiz bekleyiştir ki gece görüşlü bir kameradan çalışma arkadaşlarınızı izlediğini düşünün. Yalnızca mermi sesleri var ama kimin hayatı son buldu bilmiyorsun. Belki de Bülent yaralandı veya kurşun Fikret'e isabet etti. Elinden gelen tek şey bir umut çatışmanın bitmesini beklemek ve bizimkilerin sağ salim gözükmesini dilemek.
*Hayat gerçekten garip. Serra uçakta, iniş esnasında epilepsi nöbeti geçirmiş. Şimdilerde hastanedeyim. Yıllar sonra buraları okursan eğer tek bir sözüm var kuzum. Seni çok seviyorum ve dilerim ömür boyu mutlu olursun.
Suna'nın dudak okuması, kişilerin iki dil, kimi zaman Arapça-Türkçe ve kimi zaman ise Türkçe-İngilizce, birden konuşması, terörist başlarının erlerini eyleme hazırlarken konuştukları, beyin yıkama seansları ve dahası.
Filmin kabaca tüm olayıysa büyük eylemi önlemek. Bahar'ın çözümlemeleriyle '23 Şaban 1745' kodlu eylemin 24 Temmuz günü saat 17.45'te yapılacağının saptanmasıyla yapılan hazırlıklardan 1.3 ton çalıntı C4 tipi patlayıcı tespitine dek her şey amansız bir heyecan serisi ile vuku buluyor.
Bülent'in Zawas'ın adamlarının evine yapılan baskında patlatılan bombayla vefat etmesi üzerine ekip büyük bir üzüntüye bürünür.
Başarılı bir eylemle önlenen devasa patlama ve büyük eylemin yapılamayacak olması tarafımızca mutlulukla karşılansa da Fikret de Zawas ve ekibinin evine yapılan baskında göğsüne yediği kurşunla vefat eder.
Filmin her yerinde ince ince giydirmelerle korkusuzluğunu bir kez daha kanıtlayan Tolga Örnek'in vefat eden ajan Bülent ve Fikret'in ölüm haberlerinin yalnızca basit bir gazete küpüründe yer alması durumunu da hayli ustaca eleştiriyor.
İzlence'nin 13. bölümüne bir Aksiyon-Dram filmi konu oluyor. Ve işte bahsi geçen o harika eser. Labirent.
2011 senesinde beyaz perdeye taşınan eserin yazanı, yapanı ve yöneteni Kaybedenler Kulübü filminden tanıyacağınız üzere Tolga Örnek. Murat Dörtbudak, Neslihan Dörtbudak, Sebastian Popp, Robert Malzahn ve Aslı Yorgancıoğlu'nun yapımcılığını üstlendiği filmin Eurimages katkılarıyla sunulduğu da gözden kaçmıyor. Türkiye Cumhuriyeti Kültür ve Turizm Bakanlığı mührü taşıyan eserin Ekip Film, Stoked Film, Arri Film & TV, Fono Film ve 1000 Volt Post Prodüksiyon gibi şirketlerce yapılması da kendi minvalinde emek harcanan bir işin bulunmasını da zorlaştırıyor.
Mardin, İstanbul ve Frankfurt olmak üzere 3 farklı yerde çekimleri yapılan eserin sponsorluğu ise "Zeplin Sound, It Is Red, Canon, Dolby Digital, Tiglon, Sony, CNN Türk" tarafından karşılanıyor. Burak Kanbir'in görüntü, Burhan Türk'ün ise sanat yönetmeni olduğu filmin kurgusu Oğuz Çelik'e ait. Sanat asistanından kamera operatörlerine dek tüm emekçilerin canla başla çalışıp izleyiciye buyur ettiği yapıtın özgün müzik olayları ile ilgilenen isimler de Can Gox, Erdem Tarabuş ve Cavit Ergün. Yani anlayacağınız Örnek her alanın ehli insanları toplayıp öyle girişmiş bu işe.
Efektleri ile insanı şaşkınlıktan bir hal eden filmin oyuncu kadrosu ise Timuçin Esen, Meltem Cumbul, Sarp Akkaya, Rıza Kocaoğlu, Ozan Bilen, Umut Kurt, Martin Turner, Erdal Küçükkömürcü, Yurdaer Okur ve Melike Güner'den oluşuyor.
Kendisini savaşın savaşçısı olarak ilan eden, Mahmut Tütüncü ve Yahya Atuf ile birlikte kalan, eski İngiliz ajanı 25 yaşındaki Hasan Nur Khan'ın şu açıklamarıyla başlıyor film.
"Amerika ve maşası İsrail insanları katlediyor. Türkiye gibi sözde müslüman ülkeler de kardeşlerimizin ölümüne göz yumuyor."
Düşenlerin intikamını almak üzere görevlendirilmiş bu genç otuzu Amerikalı, beşi İngiliz olmak üzere 95 kişinin hayatını kaybettiği bir eyleme imza atıyor. El-Vahid'in eylemi resmen üstlenmesi ile başlayan hikaye kadrajın İstanbul Bölge Başkanlığı, Ulusal Güvenlik Müsteşarlığı'na çevrilmesiyle devam ediyor.
Frankfurt'ta BK 144 kodlu teröristin bireysel çalışmalar sürdüren Abu Hamza tarafından kellelenmesi, Fikret'in angaje ettiği Rasim'in abisi Zahit Yılmaz'ın canlı bombayken annesine 'gelecem' demesi gibi insanın içini bir tuhaf eden olayları tüm çıplaklığı ve çarpıcılığıyla gözler önüne seren Tolga Örnek filminde altın değerinde metaforlara ve cesur aforizmalara da yer veriyor. İşte onlardan bazıları:
"Öldüre öldüre mi barışı sağlayacaksınız yoksa başka bir planınız var mı?"
"Ancak sadık köleler gibi davranırsak dostunuz olabiliyoruz."
"Doğu'nun asıl sorunu Batı. Hepsi bu."
İngiliz İstihbaratı'nın İstanbul temsilcisi Mr. Spencer'ın "... kan akmasa, ortadoğu düzelse ..." gibi güzellemeli masalımsı cümlelerinin akabininde Rasim'i kendine istemesi üzerine Fikret'ten postayı yemesi de gururlandığım yerlerden.
Her İzlence'de olduğu gibi bu İzlence'de de zurnanın zart dediği bir sahne var elbet. O da Kuzey Irak'ın Şekran köyünde yapılan operasyonun şirket ekranına Amerikalılarca bağlanması. O nasıl bir çaresiz bekleyiştir ki gece görüşlü bir kameradan çalışma arkadaşlarınızı izlediğini düşünün. Yalnızca mermi sesleri var ama kimin hayatı son buldu bilmiyorsun. Belki de Bülent yaralandı veya kurşun Fikret'e isabet etti. Elinden gelen tek şey bir umut çatışmanın bitmesini beklemek ve bizimkilerin sağ salim gözükmesini dilemek.
*Hayat gerçekten garip. Serra uçakta, iniş esnasında epilepsi nöbeti geçirmiş. Şimdilerde hastanedeyim. Yıllar sonra buraları okursan eğer tek bir sözüm var kuzum. Seni çok seviyorum ve dilerim ömür boyu mutlu olursun.
Filmin kabaca tüm olayıysa büyük eylemi önlemek. Bahar'ın çözümlemeleriyle '23 Şaban 1745' kodlu eylemin 24 Temmuz günü saat 17.45'te yapılacağının saptanmasıyla yapılan hazırlıklardan 1.3 ton çalıntı C4 tipi patlayıcı tespitine dek her şey amansız bir heyecan serisi ile vuku buluyor.
Bülent'in Zawas'ın adamlarının evine yapılan baskında patlatılan bombayla vefat etmesi üzerine ekip büyük bir üzüntüye bürünür.
Başarılı bir eylemle önlenen devasa patlama ve büyük eylemin yapılamayacak olması tarafımızca mutlulukla karşılansa da Fikret de Zawas ve ekibinin evine yapılan baskında göğsüne yediği kurşunla vefat eder.
Filmin her yerinde ince ince giydirmelerle korkusuzluğunu bir kez daha kanıtlayan Tolga Örnek'in vefat eden ajan Bülent ve Fikret'in ölüm haberlerinin yalnızca basit bir gazete küpüründe yer alması durumunu da hayli ustaca eleştiriyor.
Kısacası alengirli bir olaydı, bitti.
Ve dosya kapanır.
Labirent.
Yorumlar
Yorum Gönder