Titiz Basın & Çöp Eleştiri 8

Merkeze heraba. Son zamanlarda nükteli sözlere ehemmiyet vermeye başladım. Öyle ki yaşantıma mıh gibi kazıyacağım bazı sözler de söylemiş bulundum. Mesela her uzaktan kumanda her uzaklıkta çalışmaz. İzahı başka zamana nasip olsun. Ben de sizlere selam durayım.

Kabul ediyorum. Boş Meşgale'ye ihanet ettim. Belki bunun farkında olmam vicdan azabımı dindirir diye düşledim ama yok, dinmedi. Birinci yıl özel gösterimde söylediğimin aynısını yine söylüyorum. Henüz bir çift çorabı dahi doğru dürüst diyemezken ben Boş Meşgale bana hayatımın bir gayesi olduğunu hatırlatıyor. Evet üzgünüm, haddi zatında pişmanım da. Fakat bu geri dönüşümü mükemmelleştirecek. İşte bundan eminim. O halde son Pazar yazılarından birine hoş geldin sevgili okur. Bugün Çöp Eleştiri'nin sekizinci bölümünde Titiz Basın'a gömçürüyoruz.


Öncelikle aydınlatılması gereken noktalar olduğunu düşünüyorum. Mesela basın ve basın özgürlüğü ne demek?

Gazete, dergi gibi belirli zamanlarda çıkan yayınlarla haber ajansları ve bunların sahipleriyle çalışanlarının tümüne basın diyoruz. Yani aslında bir çarkın dişlileri gibi. Şimdilerde açıklayacağım kavramın ise anlaşılması biraz zor. En nihayetinde insan bilmediği şeye düşman oluyor.

Basına, her türlü haberi yayabilme, her türlü düşünceyi açığa vurabilme olanağını veren, sıkı denetimi ortadan kaldıran anayasal kural diye bir şey var. Refah seviyesi yüksek olup da gazetecileri mahpuslarda çürümeyen memleketlerde bu açıklama sözlüklere basın özgürlüğünün beyanı olarak girmiş.

Gönül ister ki zarafet dolu bu mefhumun izlerine ülkemizde de rastlansın. Lakin ne yazık ki Paris kökenli, basın özgürlüğünü savunan uluslararası sivil toplum kuruluşu olan 'Sınır Tanımayan Gazeteciler' Türkiye'nin tutuklu gazeteci sayısında üçüncü sırada olduğunu açıkladı. 2018 Basın Özgürlüğü Yıllık Bilançosu içerisinde Türkiye'nin hapisteki profesyonel gazeteci sayısı bakımından ise yine ilk sırada yer aldığını ifade eden RSF raporda bu durumu , "Türkiye'nin despot rejimi, dünyada en fazla sayıda profesyonel gazeteciyi hapse atma unvanını sürdürdü" diye ifade etti.

RSF aynı zamanda raporunda, Türkiye'de 2018'de 80'den fazla gazetecinin, "terör propagandası", "Türk kimliğini aşağılamak" ve "cumhurbaşkanına hakaret" gibi suçlardan uzun süreli hapis cezalarına çarptırıldığını da belirtti.

Türkiye Gazeteciler Sendikası’nın (TGS) verilerine göre 125 veya 143 ya da 160 gazeteci ve medya çalışanı cezaevinde. Evet oldukça garip ama sendika her kaynağa farklı bi sayı vermekten geri durmamış.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ise konuya ilişkin düşüncelerini, "Bugün ülkemizde, size bakanlığımızın rakamlarını veriyorum, mesleğini gazeteci olarak ifade ederek cezaevlerinde bulunan 177 kişiden sadece 2'si sarı basın kartı sahibidir. Bunu öyle bir dezenformasyonla Batı dünyasına bildiriyorlar ki Batı dünyası da alıyor onunla bizim önümüze geliyor. Manşetini, kalemini, gazete sayfalarını, terör örgütünün emrine verenlerle, eline silah alıp dağa çıkan arasında bana göre hiçbir fark yoktur" şeklinde ifade etti.

Tutuklu Gazetecilerle Dayanışma Platformu'nun saptamasına göre ise 28 Ekim 2019 tarihi itibariyle Türkiye cezaevlerinde tutuklu ve hükümlü bulunan 30’u imtiyaz sahibi ve yazı işleri müdürü 197 gazeteci bulunmaktadır.

Görünen bu köy haliyle bırak özgürlüğü basını dahi silip atıyor. Dolayısıyla meydan havuz medyasına kalıyor. Sonrasında gel gör beni beni aşk neyledi dolayları. 21. yüzyılda sırf basının manipülasyonlarıyla uğraşan kuruluşlar bile var. İnsanların doğru ve etkili habere en çok ihtiyacının olduğu bir zaman diliminde oluyor bunlar.

Medyanın subjektifliğine kafa tutmak için açılan ve içerik üreten Youtube kanalları bile var. Bakınız 'Boşlukları Doldur' kanalında Mirgün Cabas'ın sunduğu "Bize Yalan Söylediler" adlı program. Bakınız 26 bin aboneli 'teyit' kanalı. Ve dahası...

Yi Gecele.
Tabii böyle bir şey mümkünse.






Yorumlar