Meryabazar. Oluşturduğum konseptlerden biri de malumunuz #Süpertaj. Bu formatın içerisinde tanışık olduğum yahut tanışmaya meylettiğim kişilere hayatın içinden ve uzmanlık alanlarından sorular yöneltiyor ve şahıslara münhasır bir sohbet gerçekleştiriyorum.
Boş Meşgale'nin yeni açıldığı zamanlardan birinde de bir röportaj teklifi almıştım. Ve kabul edip soruları yanıtlamaya koyulmuştum. Ardından röportaj için daha kelli felli birini bulunca beni yarı yolda bırakmışlardı. Geçenlerde ise mail kutumu kontrol ederken muhattabı olduğum sorulara verdiğim yanıtlara rastladım. Lakin soruları bulamadım. Yalnızca yanıtlar var. Tekrardan okuyunca iyi ki yayınlanmamış diyorum.
Ve bu Pazar içerik sıkıntısı çektiğimden zaar böyle tuhaf bir şey yapayım dedim. Ben sorulara verdiğim yanıtları buraya yerleştiricem. Ve sizler tahmin edesiniz ki neler sorulmuş ola? Belki geliştirebilirsem interaktif dolu bir format dahi tasarlayabiliriz. Şimdilik eski Mustafa'nın ortadan kaybolan sorulara verdiği yanıtlarla sizleri baş başa bırakıyorum.
1) Son beş senedir yazıyorum.
2) Nedendir bilmem soruyu okur okumaz ilham denen saçmalık belirdi zihnimde. Yazmanın yeteneğe bağlı bir şey olduğunu düşünmüyorum. Ama eğitim alınıp öğrenilecek bir şey de değil. Belki de bir yatkınlık mevzusu. Sadece her kabiliyetimiz gibi geliştirebileceğimiz konusunda eminim o kadar.
3) Şayet geçici bir heves olsaydı hayatımı internet siteme, yazı fikstürüme, hikaye çalışmalarıma göre planlamazdım :)
4) İpini koparan her paralı bireyin kitap çıkarttığı şu günlerde kendime yazar dersem Hakan Günday, Alper Canıgüz, Albert Camus, Charles Bukowski, Stefan Zweig, Burak Aksak ve Chuck Palahniuk gibi abilerime ayıp etmiş olurum. Ben şimdilerde yalnızca hayallerinin peşinden koşan amatör bir yazıcıyım. Ama yazar olmam yakındır. Söylemedi demesinler.
5) Hayır, asla böyle düşünmüyorum. Kitabını, eserini basmak için gerekli fırsatı bulamamış ama çok iyi yazan kişiler var. Kaldı ki yazarlık bir nitelemeye bağlı olmamalıdır. Çünkü ne biz okurlar 'İnsan Kaynakları Müdürü' göreviyle meşgulüz. Ve ne de edebiyat, kar amacı güden bir şirket.
6) Artık anlatmam gereken şeyler olduğu belliydi. Ve ben susmayı sevmezdim. Kendimi aniden kalem ve kağıtla boğuşurken buldum.
7) Elbette var. Hatta burada da ifade etmek isterim. En başından beri benimle birlikte olan, her daim kararlarımı destekleyen ve ne olursa olsun beni yalnız bırakmayan çok kıymetli egoma teşekkürlerimi sunuyorum. Minnettarım.
8) Dile getirilmesi gereken bir dolu şeyin olması sanırım.
9) Yakın dostlarım bilir. Bu işe girişirken 'aman çok tanınayım, vay şöhretim olsun, üne kavuşayım' gibi bir arzum yoktu. Yalnızca bundan kırk elli sene sonra geriye dönüp baktığımda genç Mustafa'yı daha net görebilmek ve analiz edebilmek için giriştim bu işe. E tabi bir de keşkelerim olmasın diye. Yani birilerinin okuyacağı veya seveceği umrumda değildi. Ben hayalim için uğraşıyordum. Sadece yaptıklarım beğenildi, sevildi ve bir avuç okurum emeklerime sahip çıktılar. Sağ olsunlar :)
10) Bu hayli riskli bir soru. 'Hamdım, piştim, oldum.' mevzunun pişme kısmına yeni yeni geçen biri olarak böylesi bir soruyu yanıtlamaktan endişe duyuyorum. Ben kendim son zamanlarda yeraltı edebiyatına ilgiliyim. Onun ülkemizde bulunan en genç ve yetenekli temsilcisi de -bence- Mazhar Furkan Torun. Hatta yeni kitabı da çıktı. Tavsiye edebilirim. Ama şu tavsiye işini herkes kendi yapsa daha bir iyi olur. Çünkü insan kendinin doktorudur. Bayılırım klişe alıntılara :)
11) Günlerden bir gün kendi yayınevimi açıp kitaplarım baskıdayken ofisin bir odasında Sülo ile radyo yayını yapmak.
12) Benim sayfa tabiri caizse yol geçen hanı. Sebebi ise skalayı geniş tutuyor olmam. Yani birden fazla konsept olduğu için herkes sevdiği veya ilgisini çeken potaya sallıyor şutunu. Bundan dolayı nasıl bir kitleye hitap ettiğim konusunda pek bir bilgim yok. Fakat tüm yazıları sarıp sarmalayan bir kemik kadro var. Onlar canımlar işte. Sevgiler ulen :)
13) O an o yazıda ne anlatmak istiyorsam kalemi onun için rahatsız ediyor ve diğer detaylara takılmıyorum. Yazdığım konulara ilişkin temalar bu konuda etkili sayılabilir. Benim bu olaya önem vermediğimi tekrarlamakta fayda var.
14) Kararlı ve hevesli :)
15) Bağımlılık denebilir aslında. Çünkü yazmadan duramıyorsan yani sürekli iyi kötü bir şeyler yazıyorsan ancak o zaman yazıyorum diyebilirsin. Ve sanırım bu da bağımlılık oluyor. Bahsettiğin bazı yazarlara katılıyorum.
16) Mekan. Bazen yazılarımı yazabilmek için uygun ortamı oluşturamıyorum. Haliyle tebdil-i mekana ihtiyaç duyuyorum. Ve bu da benim kusurlarımdan biri. Çünkü bir şeyi yazmak için bir yere ihtiyaç duyuyorsan henüz olmamışsındır. Üzerinde çalıştığım şeylerden biri.
17) Onların hepsi benim içimde ahshahsh. İşin latifesi bir yana karakterleri tüm çıplaklığıyla verebilmek için hissetmek zorundasınız. Yani evet, hissediyorum. Çok kuvvetli bir şekilde hem de.
18) Kimi zaman direk kendi yaşadıklarımı anlatıyor bazen de çevremden esinleniyorum. Ama hikayelerim tamamen kurgu. Çünkü onlar yaşanırsa veya yaşanmışsa büyük sıkıntı.
19) Ben edebiyat adında bir okyanusun içindeyim. Ve sudan korkan insanları suya alıştırmak için onlara damlalar serpiştiriyorum. Kimi suyun sıcaklığına dikkat eder kimi tuzluluğunu önemser. Yazılarım da böyle. Herkes canının istediği ağaçtan koparır meyvesini.
20) Var. İçerisinde eski sevgilimi de barındırdığım bir hikayem var. Hikayenin adı Türkan. Toplam on bölüm ve tamamı Boş Meşgale'de var. İnternete 'Boş Meşgale' yazarak sitemi ve ardından sitenin içinde bulunan arama motorundan Türkan'ı rahatlıkla bulabilirsiniz. Bu hikaye ile geçtiğimiz yaz Türkiye'de Google Blogspot tarihinde ilk hikaye - dizi projesini yaparak bir ilke imza atmıştık. Atmıştık çünkü nazlı bir de editörüm vardı. A bu arada eski sevgilimin adı Türkan değil :)
21) Anlatmak istediğim şeyi karşıya veremeyecek olmak biraz korkutuyor. Ama tatlı bir telaşa büründürüyor beni bu mevzu. İyi geliyor yani.
22) Yok, hayır. Yazdıklarımdan ötürü linç yiyeceğim günü sabırsızlıkla bekliyorum ama.
23) Ailem bilmiyor. Arkadaşlarım sağ olsun. Dostlarım sayesinde bu kadar ileriye gitti işler.
24) Yazılarımın hepsi benim gözümün nuru. Yeri gelince uykularımdan feragat ettiğim eserlerim hakkında böyle bir seçim yapamam. Üzgünüm.
Ne diyorsun sevgili okur? Ağzım iyi laf yapmış değil mi? Daha bir profesyonel işlerde görüşmek temennisiyle.
Sağlıcakla kalın.
Boş Meşgale'nin yeni açıldığı zamanlardan birinde de bir röportaj teklifi almıştım. Ve kabul edip soruları yanıtlamaya koyulmuştum. Ardından röportaj için daha kelli felli birini bulunca beni yarı yolda bırakmışlardı. Geçenlerde ise mail kutumu kontrol ederken muhattabı olduğum sorulara verdiğim yanıtlara rastladım. Lakin soruları bulamadım. Yalnızca yanıtlar var. Tekrardan okuyunca iyi ki yayınlanmamış diyorum.
Ve bu Pazar içerik sıkıntısı çektiğimden zaar böyle tuhaf bir şey yapayım dedim. Ben sorulara verdiğim yanıtları buraya yerleştiricem. Ve sizler tahmin edesiniz ki neler sorulmuş ola? Belki geliştirebilirsem interaktif dolu bir format dahi tasarlayabiliriz. Şimdilik eski Mustafa'nın ortadan kaybolan sorulara verdiği yanıtlarla sizleri baş başa bırakıyorum.
1) Son beş senedir yazıyorum.
2) Nedendir bilmem soruyu okur okumaz ilham denen saçmalık belirdi zihnimde. Yazmanın yeteneğe bağlı bir şey olduğunu düşünmüyorum. Ama eğitim alınıp öğrenilecek bir şey de değil. Belki de bir yatkınlık mevzusu. Sadece her kabiliyetimiz gibi geliştirebileceğimiz konusunda eminim o kadar.
3) Şayet geçici bir heves olsaydı hayatımı internet siteme, yazı fikstürüme, hikaye çalışmalarıma göre planlamazdım :)
4) İpini koparan her paralı bireyin kitap çıkarttığı şu günlerde kendime yazar dersem Hakan Günday, Alper Canıgüz, Albert Camus, Charles Bukowski, Stefan Zweig, Burak Aksak ve Chuck Palahniuk gibi abilerime ayıp etmiş olurum. Ben şimdilerde yalnızca hayallerinin peşinden koşan amatör bir yazıcıyım. Ama yazar olmam yakındır. Söylemedi demesinler.
5) Hayır, asla böyle düşünmüyorum. Kitabını, eserini basmak için gerekli fırsatı bulamamış ama çok iyi yazan kişiler var. Kaldı ki yazarlık bir nitelemeye bağlı olmamalıdır. Çünkü ne biz okurlar 'İnsan Kaynakları Müdürü' göreviyle meşgulüz. Ve ne de edebiyat, kar amacı güden bir şirket.
6) Artık anlatmam gereken şeyler olduğu belliydi. Ve ben susmayı sevmezdim. Kendimi aniden kalem ve kağıtla boğuşurken buldum.
7) Elbette var. Hatta burada da ifade etmek isterim. En başından beri benimle birlikte olan, her daim kararlarımı destekleyen ve ne olursa olsun beni yalnız bırakmayan çok kıymetli egoma teşekkürlerimi sunuyorum. Minnettarım.
8) Dile getirilmesi gereken bir dolu şeyin olması sanırım.
9) Yakın dostlarım bilir. Bu işe girişirken 'aman çok tanınayım, vay şöhretim olsun, üne kavuşayım' gibi bir arzum yoktu. Yalnızca bundan kırk elli sene sonra geriye dönüp baktığımda genç Mustafa'yı daha net görebilmek ve analiz edebilmek için giriştim bu işe. E tabi bir de keşkelerim olmasın diye. Yani birilerinin okuyacağı veya seveceği umrumda değildi. Ben hayalim için uğraşıyordum. Sadece yaptıklarım beğenildi, sevildi ve bir avuç okurum emeklerime sahip çıktılar. Sağ olsunlar :)
10) Bu hayli riskli bir soru. 'Hamdım, piştim, oldum.' mevzunun pişme kısmına yeni yeni geçen biri olarak böylesi bir soruyu yanıtlamaktan endişe duyuyorum. Ben kendim son zamanlarda yeraltı edebiyatına ilgiliyim. Onun ülkemizde bulunan en genç ve yetenekli temsilcisi de -bence- Mazhar Furkan Torun. Hatta yeni kitabı da çıktı. Tavsiye edebilirim. Ama şu tavsiye işini herkes kendi yapsa daha bir iyi olur. Çünkü insan kendinin doktorudur. Bayılırım klişe alıntılara :)
11) Günlerden bir gün kendi yayınevimi açıp kitaplarım baskıdayken ofisin bir odasında Sülo ile radyo yayını yapmak.
12) Benim sayfa tabiri caizse yol geçen hanı. Sebebi ise skalayı geniş tutuyor olmam. Yani birden fazla konsept olduğu için herkes sevdiği veya ilgisini çeken potaya sallıyor şutunu. Bundan dolayı nasıl bir kitleye hitap ettiğim konusunda pek bir bilgim yok. Fakat tüm yazıları sarıp sarmalayan bir kemik kadro var. Onlar canımlar işte. Sevgiler ulen :)
13) O an o yazıda ne anlatmak istiyorsam kalemi onun için rahatsız ediyor ve diğer detaylara takılmıyorum. Yazdığım konulara ilişkin temalar bu konuda etkili sayılabilir. Benim bu olaya önem vermediğimi tekrarlamakta fayda var.
14) Kararlı ve hevesli :)
15) Bağımlılık denebilir aslında. Çünkü yazmadan duramıyorsan yani sürekli iyi kötü bir şeyler yazıyorsan ancak o zaman yazıyorum diyebilirsin. Ve sanırım bu da bağımlılık oluyor. Bahsettiğin bazı yazarlara katılıyorum.
16) Mekan. Bazen yazılarımı yazabilmek için uygun ortamı oluşturamıyorum. Haliyle tebdil-i mekana ihtiyaç duyuyorum. Ve bu da benim kusurlarımdan biri. Çünkü bir şeyi yazmak için bir yere ihtiyaç duyuyorsan henüz olmamışsındır. Üzerinde çalıştığım şeylerden biri.
17) Onların hepsi benim içimde ahshahsh. İşin latifesi bir yana karakterleri tüm çıplaklığıyla verebilmek için hissetmek zorundasınız. Yani evet, hissediyorum. Çok kuvvetli bir şekilde hem de.
18) Kimi zaman direk kendi yaşadıklarımı anlatıyor bazen de çevremden esinleniyorum. Ama hikayelerim tamamen kurgu. Çünkü onlar yaşanırsa veya yaşanmışsa büyük sıkıntı.
19) Ben edebiyat adında bir okyanusun içindeyim. Ve sudan korkan insanları suya alıştırmak için onlara damlalar serpiştiriyorum. Kimi suyun sıcaklığına dikkat eder kimi tuzluluğunu önemser. Yazılarım da böyle. Herkes canının istediği ağaçtan koparır meyvesini.
20) Var. İçerisinde eski sevgilimi de barındırdığım bir hikayem var. Hikayenin adı Türkan. Toplam on bölüm ve tamamı Boş Meşgale'de var. İnternete 'Boş Meşgale' yazarak sitemi ve ardından sitenin içinde bulunan arama motorundan Türkan'ı rahatlıkla bulabilirsiniz. Bu hikaye ile geçtiğimiz yaz Türkiye'de Google Blogspot tarihinde ilk hikaye - dizi projesini yaparak bir ilke imza atmıştık. Atmıştık çünkü nazlı bir de editörüm vardı. A bu arada eski sevgilimin adı Türkan değil :)
21) Anlatmak istediğim şeyi karşıya veremeyecek olmak biraz korkutuyor. Ama tatlı bir telaşa büründürüyor beni bu mevzu. İyi geliyor yani.
22) Yok, hayır. Yazdıklarımdan ötürü linç yiyeceğim günü sabırsızlıkla bekliyorum ama.
23) Ailem bilmiyor. Arkadaşlarım sağ olsun. Dostlarım sayesinde bu kadar ileriye gitti işler.
24) Yazılarımın hepsi benim gözümün nuru. Yeri gelince uykularımdan feragat ettiğim eserlerim hakkında böyle bir seçim yapamam. Üzgünüm.
Ne diyorsun sevgili okur? Ağzım iyi laf yapmış değil mi? Daha bir profesyonel işlerde görüşmek temennisiyle.
Sağlıcakla kalın.
Yorumlar
Yorum Gönder