Sucuklu Yumurta

Bu saat hiçbir zaman böyle hiddetli bir ses çıkarmamıştı. Sanki Cevdet'in uyanmasının elzem olduğu bir mevzu vardı. Olanlara karşı koyamayıp doğruldu. Tam da geriliyorken mutfaktan gelen kokuyu duydu. Uzun süre sonra evde sucuklu yumurta pişiyordu. İyi ama Derin yurtta kalıyor ve sadece hafta sonları eve geliyor. E bugün Çarşamba. Cevdet endişelendi. Hemen komodinin çekmecesini açıp silahını kontrol etti. Mutfaktaki kişinin hırsız olmasından şüphelendi ama 27 yıl polislik yapmış biri olarak böylesine iyi kalpli bir hırsızı hayal bile edemiyordu. Yatağından tamamen ayrıldığında bir şey fark etti. Her daim geceden farklı yerlerde kalan ev terliği çift haliyle tam da ayağına tekabül eden yerdeydi. Yaşadığı şaşkınlık üzere bir sabah ritüeli haline gelen günün ilk sigarasını yaktı. Dün gece eve gelirken biraz yağmur yağdığından paket hafif ıslanmıştı ama sigaraya buruşmaktan başka bir zarar vermemişti. Buruşmuş bir Camel o kadar da kötü sayılmazdı.


Eğer devletten emekliyseniz ve maaş gününüze daha çok varsa her gün aynı geçer. Peki ya bugün ne oluyordu? Cevdet kafasındaki soru işaretlerini giderebilmek adına olanlara baş kaldırmak mahiyetinde terliği giymek bir yana dursun sigarasını terliğin içinde söndürerek çıplak ayaklarla mutfağa gitti. Bir gözü tekleyen ocağın başında yıllanmış şarap gibi zaman geçtikçe güzelliğinden zerre ödün vermeyen eski eşi Nefise'yi gördü. Rüyada olduğunu düşündü. Gözlerini ovuşturdu. Yaşanmışlığın sert çizgilerini yüzünde barındıran Nefise 'salatalıklar hala julyen mi?' diye bir soru yöneltti. Kekeleyerek 'e-e-e-evet' cevabını veren Cevdet resmen dumura uğramıştı. Nefise çaydanlığı ocağa koyduktan sonra salatalıkları doğramak için tezgaha geçti. Gamzesinde devasa bir çukur vardı Nefise'nin. Ve o çukuru görünce kendinden geçen bir adam.

Cevdet hala parçaları birleştirememişken Nefise 'Enver'in sana selamı var.' dedi. Enver sen beni terk ettikten 1 hafta sonra öldü diye yanıtladı Cevdet. Nefise buna karşılık vermedi. Keza Cevdet de merak etse dahi üstelemedi. Kendisini 3 sene önce hayatının en yardıma muhtaç anında terkeden Nefise'yi unutamayan Cevdet gene amansız bir derde düşeceği korkusuna kapılmaktan kendini alamıyordu. Sahi bu ne b*ktan bir gelişti böyle? Cevdet hayatını düzene sokmaya çalışıyorken Nefise neden gelmişti? Nefise sofrayı kurdu. Julyen doğranmış salatalıkları masanın en sağına yerleştirdi. Reçel ve bal gibi akışkan maddeler sola, sucuklu yumurta ise orta kısma konuldu. Bu düzen yıllar boyu hiç değişmemişti. Kahvaltı sofrasında takıntıları olan Cevdet istediği şey olmasını istediği yerde olmadığı sürece masaya oturmazdı. Her şeyin yerli yerinde olduğunu görünce rahatlayıp, Nefise'nin hala tüm bunları unutmamış olmasına içten içe sevinerek masaya oturdu. Az önce yüzünde tatlı bir tebessüm olan Cevdet kendini kastıkça kastı. Mimikleri küfür eder edasında seyrediyordu. Gereksiz bir ciddiyet seviyesine ulaşıp 'Neden geldin?' diye sordu. Nefise 'Tamamlamam gerekiyordu.' diye cevap verdi Cevdet'in çayını doldururken.
- Neyi?
- Eksik kalan tüm yanlarımı.
Ortam sessizleşti. Nefise ve Cevdet'in bakışları birbiriyle hasret giderirken suskunluğu Cevdet bozdu.
- Çay, tek şeker!
- Ben özür dilerim, unutmuşum.

İkili kahvaltısını yaparken nefise dayanamayıp sordu.
- Derin nerede?
- Okulda. Yalnızca hafta sonları gelir o. Beni görmeye. Sadece beni görmeye. Eğer bilmiyorsan söyleyeyim şu an Bilgi Üniversitesi'nde okuyor. Radyo ve Televizyon bölümünde. Bilmiyorum fark ettin mi ama o çok güçlü bir kız. Benim üniversite imtihanına gireceğim sene annem bizi yani babamı ve beni terk etse ben mahvolurdum. Hiçbir şey yapamazdım imtihanda. Ve başarısız olurdum. Ama Derin öyle yapmadı. O üşüyordu. Ve sen onun sırtındaki tek battaniyeyi de alıp gittin. Benim kızım hayata yeniden ısınabilmek için çaresizce kendi ateşini yarattı. Ve sıcaklığını da.

Son cümlesinde yutkunmuştu Cevdet. Benim kızım demesi tuhaf olmuştu. Öyle ki Nefise de buna sessiz kalmayıp cevap verdi.

- Tamam yaptığım oldukça kötüydü. Size yaşattıklarım hoş şeyler değildi evet ama Derin'i bana karşı böyle doldurmana müsaade edemem. Ayrıca o sadece senin kızın değil. Derin ikimizin de kızı.

- Derin ikimizin de kızı ha? Öyle mi? Günaydın hanımefendi. Madem öyleydi niye bırakıp gittin kızını? Söylesene. Hadi benim aşkımı hiçe saydın tamam ama kızımızı, kızını neden bırakıp gittin Nefise?

- Bak Cevdet benim kafam karışıktı. Halletmem gereken işler vardı. Yani böylesi daha iyi oldu gerçekten bak. Hem ben her şeyi düzeltmeye geldim. Yeniden birlikte olalım istiyorum.

- Yeniden birlikte olmak ha? Biz seninle tartışıyorduk diye yani sürekli kavgalar ediyorduk diye ben işime yoğunlaşamıyordum. Son bir operasyon kalmıştı. Eğer faili bulabilseydim terfi alıp 2. sınıf emniyet müdürü olacaktım. Ama kafama seni takmaktan başka bir b*k yapamadım. Karakolu birbirine kattım. Deliller, sanıklar, tüm dosyalar karman çorman oldu. Çaylakların dilinde makara mevzusu oldum. Ve en sonunda işime duyduğum saygısızlıktan ve disiplinsizlikten ötürü mesleğimden ihraç edildim. 27 sene geceli gündüzlü alın teri döktüğüm bir kurumdan sadece ceketimi alıp çıktım. Silahım, rozetim, şanım, itibarım her şeyim ama her şeyim o kapıdan çıkınca bitti. Artık işe yaramazın tekiydim. Hayat çok anlamsız bir hale gelmişti. Ve o sıralar beni o çukurdan kurtarabilecek tek kişi sendin. Benim senden başka kimsem yoktu Nefise. Sen ise sana en çok ihtiyaç duyduğum anda beni terk ettin. Anlıyor musun beni? 27 yıl boyunca Türk milletine hizmet eden ben terfi alma operasyonunu başarıyla tamamlayamadığım için işimden oldum. Ben o sıralar kızına üniversite konusunda destek çıkan bir baba olmayı çok isterdim. Ama olmadı. Yapamadım. Sen beni bırakıp gittin. Ben bir kez daha kaybettim Nefise. Artık çok zor.

- Sen beni hala çok seviyorsun Cevdet. Tıpkı benim seni sevdiğim gibi. Sen akıllı adamsın. Bu evi terk ederken anahtarları da yanıma aldığımı biliyordun. Belki bir gün gelirim diye kapının kilidini bile değiştirmemişsin sen Cevdet. Birbirimizi kandırmayalım. Ne olursun.

Boş tabakta çatalı gezdirip o uyuz sesi çıkartan Cevdet Nefise'nin söylediklerine karşı çıkamaz veya onları inkar edemezdi. Çünkü gerçekten Nefise'nin bir gün geleceği ümidiyle yaşıyordu. Cevdet'in gözü birdenbire Nefise'nin göğüslerinin arasındaki bene takıldı. Olacaklar aşağı yukarı belli olmuş olsa da her işin bir raconu vardı. Nefise hasret kaldığı Cevdet'e karşı elbette iyimser olacaktı ancak şimdi değil. Çünkü kat edilmesi gereken bir dolu yol vardı. Üstelik henüz evde sucuklu yumurta piştiğinden Derin'in haberi yoktu.

Yorumlar