Kızgınım. En çok da kendime. Her parametresine saatlerimi harcadığım bütün yollarım tıkalı şimdi. Ana arterleri kapalı bir kent gibi hissediyorum kendimi. Güneşin üstünden bir kar yağmış heybeme. Üşütmüyor çünkü güneş var. Ama ısıtmıyor da. Modernizmin varoluşsal sancı, varoşun ise hayat okulunun son sınıfları dediği evrelerdeyim. Bir şeyden eminim. Kebapçı olmak istemiyorum. Ve olmayacağım da. Savaşacağım, çaba sarf edeceğim, ter dökeceğim ve kazanacağım.
Canın sağ olsun, senden kıymetli değil ya, sanki dünyanın sonu, oğlum hayat daha yeni başlıyor vb. söylemlere karnımın tok olduğunu bildirmekte fayda var zira 8 kişi dışında sınavımın nasıl geçtiğini soran herkes 'la dur bakim bu yıkıldı mı yoksa hala ayakta mı?' niyetiyle sordu. Valla yıkılmadım, ayakta da değilim ama bağdaş kurmuş gibiyim. Olmadı, yapamadım. Başaramadık abi. Fakat bazılarınızın ağzına laf vermeyeceğimi de hayatın benim oluşundan kavramanızı ümit ediyorum. Öbür türlüsü çok uğraştırır. Hele de o kazanmakla yetinmeyip başkalarının kayıplarını görmek isteyen alçaklar, kaypaklar var ya. Tamaaam kralsın, hadi git üniversitene, muck.
Bilinsin ki bırakmıyorum. Vazgeçmek aklıma gelmedi değil, pek tabi geldi ama tekme tokat kapı dışarı ettim. Hele de mücadelenin girdabı beni dinç tutuyor. Bu yazının adı da o yüzden Belirsizlikler Silsilesi. Hayatlarımızda çoğu şey belirsiz. Mesela on yıl sonra dolaplarımızda bulunan gömleklerin kaçının mavi olacağını ya da yarın sabah fırına gidince sıcak ekmek bulup bulamayacağımızı bilmiyoruz. Ne zaman öleceğimizi, niçin doğduğumuzu, ileride kaç para kazanacağımızı, nasıl bir hayatımız olacağını ve dahalarını bilmiyoruz. Bilsek imtihanın bir sırrı kalır mıydı tartışılır ama bazen bu sorular insana beynini kemirtiyor.
Kendimi bildim bileli her şeyi çok fazla düşünen inanılmaz sayıda pencereli bir adam oldum. Beni böylesine kuşkulu bir sorgulamaya düşüren şey bu fikirlerim olsa gerek. Çünkü başka bir şekilde ilk sorgulamayı kimin yaptığını sorgulayamazdım. Sanırım hayat gerçekten koca bir soru işareti ve ben bu duruma hayranım. Hoş, sadece buna da hayran değilim. Ben nar çiçeğine de hayranım.
Tamamen kendi eşekliğine sınavı göz göre kaybetmiş bir ahmak olarak günlerim dinlenme ve dostlarımla vakit geçirme üzerine kurulu. Üzülüp sızlanmaya hakkım yok çünkü bu ışıltılı hayatı (!) ben seçmedim. Şimdilerde Lise KPSS sınavına hazırlanmak üzere girişimlerim var. Planım erkenden memuriyetimi elime alıp biraz da olsa rahata ermek yönünde. Hayat karşıma neler çıkartır ya da fikirlerim ne denli değişir bilmem ama 6 yıl önce olduğu gibi hala aynı duran bir şey var. O da öğretmenlik. Seneye üniversite sınavına yeniden girip öğretmenlik okumak istiyorum. Branş konusunda kafalar karışık ve başka yazıda konuşmalıyız. Sitenin karantina dönemindeki yalnızlığımdan mütevellit okurla muhabbet eden sohbet havasına adapte olamazsam üslup değişebilir ama şimdilik iyi gibi duruyor.
Daldan dala atladığım, kimine göre hiçbir şey anlatmadığım ve bazılarına göre gayet de dolu mesajlar verdiğim 122. yayınım 'Belirsizlikler Silsilesi' burada sona erdi.
Pazar günü Ahmet İlhan'ın yayınında görüşmek üzere, kendinize iyi bakın, terli terli soğuk su içmeyin, gece de üstünüzü açmayın.
Bay Coy.
Canın sağ olsun, senden kıymetli değil ya, sanki dünyanın sonu, oğlum hayat daha yeni başlıyor vb. söylemlere karnımın tok olduğunu bildirmekte fayda var zira 8 kişi dışında sınavımın nasıl geçtiğini soran herkes 'la dur bakim bu yıkıldı mı yoksa hala ayakta mı?' niyetiyle sordu. Valla yıkılmadım, ayakta da değilim ama bağdaş kurmuş gibiyim. Olmadı, yapamadım. Başaramadık abi. Fakat bazılarınızın ağzına laf vermeyeceğimi de hayatın benim oluşundan kavramanızı ümit ediyorum. Öbür türlüsü çok uğraştırır. Hele de o kazanmakla yetinmeyip başkalarının kayıplarını görmek isteyen alçaklar, kaypaklar var ya. Tamaaam kralsın, hadi git üniversitene, muck.
Bilinsin ki bırakmıyorum. Vazgeçmek aklıma gelmedi değil, pek tabi geldi ama tekme tokat kapı dışarı ettim. Hele de mücadelenin girdabı beni dinç tutuyor. Bu yazının adı da o yüzden Belirsizlikler Silsilesi. Hayatlarımızda çoğu şey belirsiz. Mesela on yıl sonra dolaplarımızda bulunan gömleklerin kaçının mavi olacağını ya da yarın sabah fırına gidince sıcak ekmek bulup bulamayacağımızı bilmiyoruz. Ne zaman öleceğimizi, niçin doğduğumuzu, ileride kaç para kazanacağımızı, nasıl bir hayatımız olacağını ve dahalarını bilmiyoruz. Bilsek imtihanın bir sırrı kalır mıydı tartışılır ama bazen bu sorular insana beynini kemirtiyor.
Kendimi bildim bileli her şeyi çok fazla düşünen inanılmaz sayıda pencereli bir adam oldum. Beni böylesine kuşkulu bir sorgulamaya düşüren şey bu fikirlerim olsa gerek. Çünkü başka bir şekilde ilk sorgulamayı kimin yaptığını sorgulayamazdım. Sanırım hayat gerçekten koca bir soru işareti ve ben bu duruma hayranım. Hoş, sadece buna da hayran değilim. Ben nar çiçeğine de hayranım.
Tamamen kendi eşekliğine sınavı göz göre kaybetmiş bir ahmak olarak günlerim dinlenme ve dostlarımla vakit geçirme üzerine kurulu. Üzülüp sızlanmaya hakkım yok çünkü bu ışıltılı hayatı (!) ben seçmedim. Şimdilerde Lise KPSS sınavına hazırlanmak üzere girişimlerim var. Planım erkenden memuriyetimi elime alıp biraz da olsa rahata ermek yönünde. Hayat karşıma neler çıkartır ya da fikirlerim ne denli değişir bilmem ama 6 yıl önce olduğu gibi hala aynı duran bir şey var. O da öğretmenlik. Seneye üniversite sınavına yeniden girip öğretmenlik okumak istiyorum. Branş konusunda kafalar karışık ve başka yazıda konuşmalıyız. Sitenin karantina dönemindeki yalnızlığımdan mütevellit okurla muhabbet eden sohbet havasına adapte olamazsam üslup değişebilir ama şimdilik iyi gibi duruyor.
Daldan dala atladığım, kimine göre hiçbir şey anlatmadığım ve bazılarına göre gayet de dolu mesajlar verdiğim 122. yayınım 'Belirsizlikler Silsilesi' burada sona erdi.
Pazar günü Ahmet İlhan'ın yayınında görüşmek üzere, kendinize iyi bakın, terli terli soğuk su içmeyin, gece de üstünüzü açmayın.
Bay Coy.
Yorumlar
Yorum Gönder