Zaman zaman, uçsuz bucaksız bir evrende nihayeti toprak olacak birine göre fazla maymun iştahlılık ediyormuşum gibime geliyor. Yazarların, feylesofların, düşünürlerin ömürlerini adadıkları mutluluğu bulma işini kolay biçimde formülize edebilmenin ne denli doğru olabileceğini merak ediyorum.
Bu haftaki mutluluk kotamı üniversiteye hazırlık sürecinde ilk kez bir TYT denemesinde, matematik bölümünde, 12 soruda 12 net elde ederek, fen kısmında işaretlediğim 3 sorudan 3 net çıkartarak ve dershanede bugüne dek yapılan 3 denemede de sınıf birincisi olarak doldurdum. Kendime olan inancımı tazelemekle yetinmeyip aynı zamanda arttıran bu hadiseleri de sizinle paylaşmak istedim.
İmam olan amcam söylemişti geçtiğimiz ay yaptığım Adıyaman seyahatimde. Allah kimsenin düşmanı değildir. Gerçekten gayret edersen başarılı olman işten bile değil. Gerçi aynını Pinhani de 'Eğer çok istersen her şey mümkün.' diye ifade ediyor. Lakin amcam ve Pinhani zıt kutuplar olduğu gibi bir kez daha görüyorum ki üslup kimliktir. Kısacası, inşallah bu kez başaracağım. Çünkü bizzat şahit olduğum gelişimim beni heyecanlandırıyor ve umutlandırıyor.
Hazır böyle alıntılara meyletmişken hayat-ı içtimayede hasbihal ettiğim iki kıymetli insanın beni çokça düşündüren ve kamçılayan sözlerini de buraya kazımak istiyorum.
Kazanan senden akıllı değil. İnanmak yapmanın yarısıdır.
- Taksici Hasan
Her şey yalandır, bir ölüm gerçektir.
- Boyacı Mehmet
Herkesin alabildiğine konuştuğu bir ortamda sükunet gitgide şefkatli bir hal alıyor. Bu çeneyle elbette bir Susmuş olamam ama benim de itiraz vaktim yakındır.
Bazılarınızın alenen tanıklık ettiği korku dolu bir sağlık problemi atlattım. Nöbet esnasında kayıtta olan kamerayı olayın bilmem kaç gün ardından caydırıcı ısrarlara rağmen izledim ve hekimlerce stres sebepli olduğu söylenen rahatsızlığımın beni koyduğu hale saatlerce ağladım. Hala, adil olmayan bir dünyada aşağılık bir ekmek kaygısının beni o hale sokmuş olmasını sindirebilmiş değilim.
Durduk yere bundan bahsetmemin sebebi son günlerde aynı semptomları göstermem. O gün nöbete dair hatırladığım tek şey Türkçe dilinde yazılmış olan ve okuduğum kitabın kelimelerini ve hatta harflerini idrak edemediğim. Kelimelerle izah edemediğim bu durumu son zamanlarda soru çözerken de sık sık yaşamaya başladım. Sanki bu dili, bu kelimeleri, bu harfleri hiç görmemiş, hiç duymamış gibi olduğunuzu düşünün. Bir şekilde okuyorsunuz lakin okuduklarınızın o an için zihninizde hiçbir karşılığı yok. Benim gibi sözcüklerle dans eden ve derdini anlatmak için edebiyattan nemalanan biri için bu çok zor ve kötü bir durum. Çok zor ve kötü. Dilerim aynı şeyi üçüncü kez yaşamam. Zira bu kez çekirgenin zıplayamamasından endişeliyim.
Her şeye bu denli çok yönlü yaklaşmayı istemezdim. Böylesine endişelenmeyi, kaygılanmayı istemezdim. Temkinli davranmak mecburiyetinde olmayı istemezdim. Bu kadar fazla düşünmek, irdelemek, kılı kırk yarmak istemezdim. Öyle ki bütün korkularım beni terk etsin de azıcık rahatlayayım isterdim. Fakat bir tek onlar terk etmedi. Vakitlice kime güvenmişsem, kime inanmışsam gitti.
Gerçeküstü bir şeyler var aşkta. Sadece birken iki olabilme meselesi değil bu. Duygusal bir deprem adeta. Şehirlerin kimyasını bozan, sütunlarını yıkan, temele zarar veren. Ama bunu daha kalitelisini inşa etmek için yapan.
Yine, yeni, yeniden kitap okuma alışkanlığı kazanabildiğim için mesudum. Şimdilerde Yaşar Kemal'in Dağın Öte Yüzü üçlemesinin ilk kitabındayım. Kitaplığımı bitirip aylardır listemden bana göz kırpan muazzör yapıtlara erişmek için sabırsızlanıyorum. Bir de sinema zevki kazanmak isterdim. Şöyle kalifiye bir seyirci olmak. Diziler hakkında da olabilir elbette. İzlemek, anlamak, yorumlayabilmek. Kayda değer işlerin farkına varmak isterdim. Hayata renk katmak ya da hayattan renk çalmak üstüne kurulu işlerin.
Şahane müzikler keşfetmek isterdim mesela. İnsanı duvardan duvara vuran ezgileri de bir meltem rüzgarı gibi serinlik veren tınıları da yakalamak isterdim. Bazı enstrümanların içine girmeyi kimi nağmelerde kaybolmayı isterdim. Sanırım müzikle ilgili en çok da sokağı isterdim. Gerçi ben sokakta müzik yaptım. Yani bakmayın bu isteklerin geçmiş zaman ekleriyle bezendiğine. Bunların her biri peyder pey gerçekleşmek üzere planlı biçimde organize edilmiş emellerdir. Hem zaten, ben hep isterdim.
Muhtemelen siz bu yazıyı okurken ben 'Aşırı Tüketim Halinde Memur Yapar!' sloganıyla piyasayı sallamakla yetinmeyip gündemimin de yarısından fazlasını dolduran Yediiklim Yayınları'nın Lise KPSS setleriyle ve YKS çalışmalarıyla meşgul olacağım. Malumunuz çalışmak elzem.
Buraya gömeceğim daha çok başarım var. Ve de gitmeden söylemek istediğim son bir şey.
Bazı yenilgiler ayyuka çıkmak için onları unutturacak zaferlere ihtiyaç duyarlar.
İşte gecenin tavsiyeleri ve çokça özlem, hasret.
Aşk ile. Kalın sağlıcakla.
Yorumlar
Yorum Gönder