Ufakken hayattan tek isteğim Süleyman Abi'nin bilgisayarda işinin olmamasıydı. Büyüdükçe isteklerim arttı, isteksizliklerim de. O dönemlerde bizim lokantanın karşısındaki pasajda muhasebe ofisi vardı Süleyman Abi'nin. Yemeğimi yer yemez nefes nefese pasajın merdivenlerini tırmanır ofisin kapısından içeriye bakardım. Eğer bilgisayar boşsa dünyanın en mutlu adamı ben olurdum. Hemen masanın başına geçer ve Friv'den oyunlar oynardım. Sitenin ara yüzündeki karmaşa beni hep etkilerdi. Büyüdükçe hayatım da karmakarışık bir hal aldı. Ortak yönleri elbette vardı. Hayatımın karmaşıklığı da beni çokça etkiledi, etkiliyor ve etkilemeye de devam edecek.
İşte yine o isteklerimden biriyle karşı karşıya geldim tam 4 ay önce. Bir lise mezunu olarak devlet memuru olabileceğimi öğrendim. Hayallerimle uğraşabilmem için edinilesi bir ekonomik özgürlük duruyordu karşımda. İşin nedir, ne değildir kısmını öğrenmem biraz zaman almış olacak ki çalışmaya başladığım ilk hafta kütüphanede nöbet geçirerek ambulansla hastaneye kaldırıldım. Akabininde 1 hafta boyunca devam eden 'Bu çocuğun sorunu ne?' sorusuna hekimler hep bir ağızdan stres, korku, kaygı diye cevaplar verince bendeniz fırsattan yararlanıp memleketimin yolunu tuttum. Yaklaşık 6 senedir görmediğim topraklarda yılların yorgunluğunu attım. Ağırlanışım ve hatıralarım öylesine harikuladeydi ki o eski halimden eser kalmadı. On günlük bu kafa tatilinin ardından 7 Eylül'de İstanbul'a ayak basmıştım ki en fazla 3 gün dinlenebildim.
10 Eylül sabahından 22 Kasım gecesinin ilk saatlerine dek bana göre insanüstü bir çalışma sergiledim. Ortaöğretim KPSS sınavına hazırlık sürecinde bana destek olması amacıyla satın aldığım 14 kitabın 12 tanesini bitirdim. Düz hesapla 70 gün boyunca günde en az 6 saat KPSS çalıştım. Bu süreçte haftanın ilk dört günü dershanede beşer saat YKS dersi gördüğümü eklemekte de fayda var.
Kütüphane adeta yuvam oldu. Eve uyumak için gittiğimi fark ediyor, biten kitapların paspallığıyla kamçılanıyordum. Gayem basitti. Üniversite yıllarımı daha konforlu geçirebilmek için bu sınava girmek istiyordum. Nihayetinde elde edeceğim meslek benim için amaç değil araç niteliği taşıyordu. Çünkü hayallerimle daha rahat uğraşmama olanak sağlayabilecek bir durumu barındırıyordu. Parayı. Sadece zenginler kıymetsiz olduğunu söylerler bu meretin. O yüzden ben değerli olduğu kanaatindeyim ki bakınız hayatımı sırf onu elde edebilmek için ne hallere getirmişim.
Büyük heyecanım vardı, öyle böyle değil ama. Dün gece saat ikiye kadar uyku tutmadı, bir ara yattım sabaha karşı beşte kalktım. Sınava üç saatlik uykuyla giden biri olarak 130 dakika boyunca bacağımı sallayıp tırnağımı kemirdim. Korkuyordum. Evet belki ben önemliydim, canım sağ olsundu, dünyanın sonu değildi ve dahaları. Ama çok bel bağlamıştım bu sınava.
Ortaöğretim KPSS sınavıyla maddi özgürlüğümü elde edip dilediğim yaşama kavuşacağıma o kadar emindim ki anlatamam. Çünkü çok çalışıyordum ve bunu hak ediyordum. Bugün en yakınlarım dahil tek bir kişi dahi 'Mustafa çalışmadı.' veya 'Daha farklı, daha fazla çalışabilirdi.' diyemez çünkü ben bu kadardım.
Pekala sınavdan daha bugün çıktın da ne diye bunları söylüyorsun diyenler. Hiçbir şey olmasa bile kesinlikle bir şeyler oldu. Süremi yetiştiremedim. Daha fazla soru işaretleyebilmek üzerine kurmuştum sistemimi. Evdeki hesap çarşıya uymadı. Türkçe için tam net yapmaya oynarken süreyi yetiştiremedim ve Matematik'ten çok az soru yapabildim. Kapasitemin bir kaç gıdım altında kaldım ama bu saatten sonra tek dileğim yaptıklarımın yüksek bir çoğunluğunun net olarak haneme yazılması ve standart sapmanın beni kurtarması.
Sınavdan çıkınca 'Bu kadar mıydı ya cidden?!' diye bi sorgulamaya girsem de şuan nasıl hissettiğimi bilmiyorum. Galiba canım sağ olsun demeliyim. Kısacası ne vasatım ne efsane. Herhangi bi konu eksiğim yoktu. Aa bunu bilmiyorum, buraya çalışmamıştım demedim hiç. Tek sıkıntım süreydi. Biraz daha zamanım olsaydı ince düşününce yapabileceğim sözel sorular vardı. Sağlık olsun, sonuç her ne gelirse gelsin 2.5 ay boyunca gecemi gündüzüme katıp çalıştığım için herhangi bir keşkem yok.
Dün gece beni uyutmayan yatağım ya da yastığım değildi. Dün gece beni uyutmayan heyecanımdı, stresimdi. Fakat bu gece dünki ile aynı yastığa başımı koyacağım. Ama dünyanın en yumuşak pamuk tarlasındaymış gibi bir uyku çekeceğim. Çünkü sınavda kapasitemin tamamını kullanamasam da elimden geleni fazlasıyla yaptığıma eminim.
Daha sınavların açıklanmasına, merkezi kadroların bildirilmesine, tercihlerin yapılmasına, tercih sonuçlarının açıklanmasına, açıktan atamaların ilana verilmesine, mülakatların yapılmasına aylar varken enseyi karatmamak gerektiğinin farkındayım.
Tek üzüntüm süre sıkıntısından dolayı az soru işaretlemiş olmam ama standart sapma beni sırtlasın götürsün inşallah, amin. Çünkü çok yoruldum ama hiçbir şeye değmedi gibi yıkık bir cümle kurmak istemiyorum. Nasipte varsa artık bizim de yüzümüz gülsün bir ya. Ha? Olmaz mı?
Bugün mükemmel olsaydı yarına gerek kalmazdı. Ama bugün mükemmel değildi. Ben mükemmel günü yakalayana dek uğraşmaktan vazgeçmeyeceğim. Memur olamasam dahi bana uzun tempolarla çalışabilecek kapasitemin olduğunu gösteren, kitap bitirmek denen şeyin zevkini tattıran, odak toplama ve dikkat dağınıklığı sıkıntılarıma çözüm getirmemi sağlayan bu sınavın getirilerini de heybeme koyup devam edeceğim.
Sen haklıydın. Ben bir taneyim ve bu ne ilk ne de son sınavım.
Yazar bugün delirmiş ya. Bir etrafa bakıp gülücükler saçasım geliyor. Bir de sınavı hatırlayıp hatırlayıp kendime sövüyorum. Psikoloğum bozuldu. Artık şaapıcaz bunları bir şekilde. He bu arada muhtemelen o hayırsızlar buraya kadar da okumazlar ama insan bir mesaj atar ne bileyim bir arar sorar be. Ne hikmetse sınav öncesi ya da sınav sonrası kimden beklediysem yazmadı, aramadı. Bir kısmına da kırıldım hani. Tabi sınav öncesinde ve sonrasında arayanlara, soranlara, başarı dileyenlere, dua edenlere, şans öpücüğü yollayanlara falan Allah yardım etsin yani zıvanadan da çıkmamak lazım. Olayın latifesi bir yana desteğini hissettiğim herkese teşekkür ederim. Canımsınız ahali.
Buraya kadar gelenlere sürpriz vaaaaar. Saçlarımı ve sakalcıklarımı kestirdim, hüzünlüyüm. Kötü olmuşsa da güzel olmuş diyin lütfen olur mu?
(Bir de bu diyin mi yoksa deyin mi bilmiyorum, onu da öğrenirim haftaya.)
Ayrıca Melih kardeşimin ukulelesini de çaldım ve Adıyamanlı bir gundi olaraktan müzik yapmaya yelteniyorum. Ah teşekkürler efenim, çok sağ olun, görüşmek üzere. Niye mutluyum lan ben?!
Kalın sağlıcakla...
Yorumlar
Yorum Gönder