Bu şehri sevmeye karar verdim. Çevrem bilir bu benim için oldukça büyük ve önemli bir adım. Tanınacak isimler, gezilecek yerler, görülecek manzaralar var. Dahası dolu güzellikler ve fazla gerçek hikayeler var bu şehirde. Yıllarca bu devasa tarihe bile isteye haksızlık ettim ancak şimdilerde fütursuzca planlar yapıyorum. Vaktim ve naktim olur olmaz bu şehrin tadını çıkartmaya başlayacağım. Heyecanlıyım.
Gezerken paylaşır mıyım bilmem. Dijitali gösteriş için kullanmadığım malum lakin son zamanlarda aktifliğimin böylesine düşmesine ben de şaşırdım. Resmen paylaşılmaya değer bir şey bulamıyorum. Yeni yerler keşfedemiyor, gezemiyor, göremiyorum. Sanıyorum içimde alevlenen İstanbul'a heveslenme dürtüsünü kamçılayan şey de bu mecburi hareketsizlik.
İstanbul'da yaşayan çoğu insanın defalarca ziyaret ettiği en temel yerleri bile ya hiç ya da sadece bir kez görmüş biri olarak hayli uzun bir rotaya sahip olacağımın farkındayım. O esnada gördüklerimden üretime mi yol alırım yoksa sadece bu harikulade kente mi dalarım bilemiyorum. Sanırım şimdilerde bunu düşünmem de gerekmiyor. Çünkü daha öncelikli işlerim var. Mesela İzlence'nin yirminci bölümünü sunmak gibi.
Bu gecenin konusu adını mütercim Cevat Çapan'ın, William Shakespeare'e ait yazıları derlediği aynı isimli kitabından alan Sen Aydınlatırsın Geceyi filmi.
Eser, hem yazan hem yöneten konumunda işini gururla sunan Onur Ünlü ile onu finanse eden yapımcı kardeşi Orkun Ünlü ve Funda Alp'in yapımcılığında Eflatun Film imzasıyla 2013 yılında beyaz perdeye taşınıyor. Vedat Özdemir'in görüntü, Hüsamettin Demirci'nin ise sanat yönetmenliğini yaptığı filmin kurgusu Emre Boyraz'a ait.
Ali Atay, Demet Evgar, Ahmet Mümtaz Taylan, Ercan Kesal, Damla Sönmez, Ezgi Mola, Serkan Keskin, Nadir Sarıbacak ve Cengiz Bozkurt gibi kendini kanıtlamış isimlerin süslediği oyuncu kadrosuna sahip olan yapıt için eleştiri ve yorumlar oldukça zıt. Öyle ki eserin Türk sinema tarihinin en iyi filmlerinden biri olduğunu iddia eden de var, bilet parasına yazık olduğunu söyleyen de. Muhakkak her işin seveni ve sevmeyeni olur ancak Sen Aydınlatırsın Geceyi izleyenleri ortası olmayan bir ikileme sokmuş durumda. Seven her şeyine methiyeler dizerken nefret edene en ufak detay bile sinir bozucu geliyor.
Yahu tamam da bırak onu bunu sen ne diyorsun? Nihayetinde biz senin yorumunu okumaya geldik dediğinizi duyar gibiyim. Lakin ben ortadayım a dostlar. Kabul, bu durumu yavaş yavaş bir hayat felsefesi olarak benimsediğimden kaynaklanabilir bu. Çünkü şu çağda bile devam eden ocu, bucu, şucu anmalarından haz etmediğim için orta yolda olmayı tercih ediyorum. Ancak bu filme dair yergi ve övgülerim hakiki manada belirsiz ve dengesiz.
Euripides'e ait "İnsan, endişeden yaratılmıştır." sözüyle başlayan yapım gerek kamera ve ışık açıları gerekse ses ve müzik miksajı açısından tebriği hak ediyor. Filmin ilk sahnelerinde Cemal'in durağanlığı bana yaşayan ölü kavramını çağrıştırdı. Nitekim dakikalar ilerledikçe de bundan emin olduğum anlara tanıklık ettim.
Final sahnesinde Yasemin'in penceresine taşınma fikri her ne kadar ustaca ve güzelse bana saatler sürüyormuş gibi gelen kusma sahneleri de bir o kadar dayanılmaz ve hatta iğrençti. Orada yani o adını bile söyleyemediğim necis eylemin vuku bulduğu sahnelerde yansıtılmak istenen gerçeklik ya da tam aksine bir olağanüstülük olabilir ancak ben tahammül edemedim.
Duvarların içinden geçip ardındakini görebilen bir yan hakem, nesneleri eliyle hareket ettirebilen bir emekçi, zamanı durdurabilen bir genç kız, dev bir adam, görünmez bir öğretmen, ölemeyen bir adam ve elinde silah olmadan hedefi vurabilen bir avcı. Manisa ilinin Akhisar ilçesinde ufak bir kasabaya sığdırın şimdi bu karakterleri. Ama bu süper güçler yüzünden doğallıklarının bozulmasına izin vermeyin. Bırakın o kasabanın sıradan insanlarından biri gibi gözüksünler. Lakin bambaşka hikayeleri olsun. Tahmin edebileceğiniz üzere bu dehşet kıvrımlı, absürt ve fantastik yapıt ancak Onur Ünlü'ye ait olabilir.
Hasbelkader evlendiği eşine çok aşık olan ancak hayata dair pek de heyecanı kalmayan bir garip adamın kafasının içinde dönen tekerleklere tanıklık ettiğimiz yapım müzik ve diyaloglar arası kesin geçişle beni düşünceye sevk etti. Pek tabi Ünlü'ye ait bir film izliyorsanız her şeyden bir çıkarım yapma eğiliminde bulunuyorsunuz ve bu yüzden yer yer o kesin geçişleri anlamamış olmayı kendime konduramadığımdan amatörlük olarak yorumladım.
Aman her yer mesaj olsun düşüncesiyle hiç edilmiş bir film olmuş olabilir mi tartışılır ancak esere dair bir Youtube yorumu sanıyorum ki hepimizin hislerine tercüman oluyor.
"Hem çok şey anladım hem de hiçbir şey."
Romeo'nun can alıcı repliklerinden biri olan 'Yarayla alay eder yaralanmamış olan' tümcesine ve her şeyi bilmekle hiçbir şeyi bilmemek aynı şey gibi akıl dolu bir metafora yer veren eseri aşık olunca zamanın durması detayında daha bir sevdiğimi belirtmekte fayda var.
Gökten taş yağma sahnesinde önceden vurulduğu için insanlara kinlenen ve onlara taş atan bir kuş sürüsü düşündüm. Ve nedense bana Ebabil kuşlarını çağrıştırdı. Böyle bir anlamı olmayabilir bile. Hikayenin futbolla birleştirilmesini gereksiz buldum. Bence daha farklı bir devamlılık sağlanabilirdi.
Bütün bu her şeylerin neresinde yaşadığımızı ve bu her şeylerin kime ait olduğunu sorgulamamıza sebebiyet veren ve meseleleri çok fazla kurcalamamamız gerektiğine, eninde sonunda öleceğimize, bu dünyanın derdini çözmemize imkan olmadığına değinen filmde az şey bilmenin ama o bildiğin az şeyleri de en iyi senin biliyor olmanın kalan her şeyden daha kıymetli olduğu da sunulanlar arasında.
Hayatta herkesin bir kere yalan söyleme hakkı olduğunu dile getiren filmi bu hakkını kullanan eski dostlarıma armağan ediyor ve kendimde olmadığımdan mütevellit müsaadenizi istiyorum. Muhakkaktır ki çok daha hatrı sayılır bir incelemeyi hak eden bu eseri gayrı tekrara düşüyor olmaktan ötürü gönlümce yorumlayamıyorum.
İyisi mi siz 32. İstanbul Film Festivali'nde en iyi film, en iyi senaryo ve en iyi kurgu ödüllerine layık görülen bu muntazam siyah beyaz ve garabetliklerle dolu filmin Mehmet Erdem tarafından seslendirilen şu şarkısını dinleyin.
Sen Aydınlatırsın Geceyi - Gülmek İçin Yaratılmış
Yarayla alay eder yaralanmamış olan,
Bak, nasıl da sararıp soluvermiş tanrıça kederlerden.
Sen çok daha parlaksın çünkü,
Sen tüm göklerdeki yıldızların ilki,
Sen aydınlatırsın geceyi...
Hoşça kalın...
Yorumlar
Yorum Gönder