Kör Dövüşü

Son zamanlarda öylesine acımasızca haberler okuyor, görüyor ve izliyoruz ki sakin kalabilmek elde değil. Bu hafta elle tutulur bir yayın çıkartabilmek için kaç kez yazıp sildim hatırlamıyorum. Aslına bakılırsa normal şartlarda bu Pazar gecesi için hatrı sayılır bir süredir emek verdiğim ve hakiki manada çaba gösterip sebat ettikten sonra ilk aşamasını başarıyla geçtiğim umut dolu bir mevzu bahisi ballandıra ballandıra anlatma planları içerisindeydim. Lakin gördüğünüz üzere şartlar normal değil. 

2019 yılının Nisan ayında bir edebiyat sitesi olması umuduyla başladığım bu yolculukta günden güne odağımı değiştirmek durumunda kalıyor, sitenin kökenini görmezden geliyorum. Öyle ki bu durum bazılarınızın da dikkatini celbediyor. Hatta son dönemlerde niçin mütemadiyen ülkeden ve bu ülkenin problemlerinden bahsediyorsun gibi soruları göğüslediğimi söylemek de mümkün. 

Ve buna bir açıklık getirmek istiyorum. Farkındalığına, bilincine, duruşuna ve öz benliğine saygı duyduğum kıymetli arkadaşlarım, kardeşlerim, dostlarım ve okurlarım. Bilmelisiniz ve biliniz. Bir yerlerde hala birileri başı tekmelenerek dövülüyorsa, intihar ediyorsa, boğazı kesiliyorsa, tecavüze uğruyorsa, silahla vuruluyorsa, maddi geçimsizlik yaşıyorsa, geleceğe umutla bakamayıp belirsizliklerle uyuyor ve korkularla uyanıyorsa ben susmam. Susamam. Çünkü bilirim ki haksızlık ve zulüm karşısında susan dilsiz şeytandır.

Eğer havası, suyu, taşı, toprağı ayrı ayrı güzel olan her karışına ömür verilesi bu nadide topraklarda adalet yoksa, özgürlük yoksa, iş yoksa, aş yoksa, hukukun üstünlüğü yoksa, liyakat yoksa ve ve ve hepsinden ama hepsinden önemlisi eğitim yoksa ben gelip size film eleştirisi yapamam, şu kitap çok güzel diyemem, bu yazar harikulade bir karakter diye övgüler dizemem. Kusura bakmayın ama bu ülkede namusluların da en az namussuzlar kadar cesur olması gerektiğine inanan biri olarak böylesi günde bundan başka bir şeyden söz edemem.

Az çok anladınız derdimi. Pardon, dertlerimi. Yaşar Kemal haklıydı bence. Bu ülkede dört şey olmayacaktık. Kadın, çocuk, ağaç ve sokak hayvanı. Ülkesini her yönden gömen, daima pespaye bulan biri değilim. Olmadım da. Lakin hep söylerim. Öylesine büyük yanlışlarımız, hatalarımız var ki doğrularımızı, güzelliklerimizi görünmez hale getiriyor. Yoksa niye memnun olmayalım? Neden isyan edelim? Niçin adaleti sosyal mecralarda arayalım? Ama yok. Katiller elini kolunu sallaya sallaya geziyor, düzen fakirden alıp zengine veriyor, kiminin kaşığı dahi altın iken kimi kaşık bulamıyor, eğitimde eşitlik sağlanmıyor, hala insanlara statülerine göre muamele ediliyor, insanlar hala konuşmaktan korkuyor. Halbuki itiraz edilmeli, karşı çıkılmalı. Bir sesimiz olmalı ya. Bu kadar zor değil.

Eren Bülbül'ün annesine şaşalı bir törenle ev hediye edilmesine, cebinde 6 lirayla atanamadığı için hayatına son veren İbrahim Yeşilbağ'ın intihar etmesine, Soma faciasında dönemin Başbakanlık Müşaviri Yusuf Yerkel'in madenciyi tekmelemesine, pandemide traktörüne haciz geldiği için kalp kriziyle vefat eden Osman Yılmaz'ın ölmesine, çocukları aç olduğu için Hatay Valiliği önünde Adem Yarıcı'nın kendini yakmasına, Karaman şehrinde Ensar vakıflarında tam 45 çocuğa tecavüz edilmesi üzerine Aile Bakanı'nın bir kereden bir şey olmaz demesine ve bu olayın araştırılması talebini reddeden vekillerin birbirlerini kutlamasına, çocukları ısınsın diye saç kurutma makinesi açıp yan odada intihar eden Emine Akçay'ın yaşamdan kopmasına itiraz etmeliyiz.

Ne denli karışık ve birbirinden bağımsız şeyler yazdığımdan zerre haberim yok çünkü bağıntı kurmakta zorlanıyor ve cümlelerimi biraz toparlamak için sizleri yakın geçmişin haber başlıklarıyla yalnız bırakıyorum.

Aydın'da yalnız başına yaşayan 92 yaşındaki bir ninemiz 23 yaşındaki bir haysiyetsiz tarafından tecavüze uğradı. Ve ardından boğularak öldürüldü.

Yine Aydın'da bir vatandaş akrabalarına sinirlenip sokaktaki bütün evleri evet evet bütün evleri ateşe verdi.

Edirne'de 8 adet yavru köpek kimliği henüz tespit edilememiş kişi ya da kişiler tarafından yakılarak öldürülmüş vaziyette bir arazide bulundu.

Antalya'da 39 yaşındaki bir anne hem de daha yeni doğum yapmış bir anne bebeğini öldürdü. Evet öldürdü ve sonrasında da çöpe attı.

İnanabiliyor musunuz ya? 2021 yılının Türkiye'sinde halledemediğimiz, önleyemediğimiz, engelleyemediğimiz şeylere bakar mısınız? Bir röportajda geçiyordu millet uzaya çıkıyor biz daha Muratgilin damından atlayamadık diye. Hakikaten öyle ve inanın bana bu durum çoğu Avrupa ülkesinin aç olduğu genç ve aktif nüfusumuzu yeterince yeise sevk ediyor. Hatta doğrusunu söylemek gerekirse son zamanlarda burada keyfinden ya da arzusundan ötürü kalan bir genç görmedim. Ama ben hala iyileşebileceğimize inanıyorum. Bu durumu el birliğiyle ses çıkartarak düzeltebileceğimize inanıyorum. Ben sonu iyilik ve güzellikle bitecek her şeye inanmak istiyorum.

Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu'nun 2020 yılı raporuna göre sadece geride bıraktığımız yıl tam 300 kadın öldürüldü, 171 kadın ise şüpheli şekilde ölü bulundu. Geçen yıl şiddetten ölen kadın sayısı için Anıt Sayaç sayfasının verdiği sayı ise 408. Böyle haberlerde kendimi zelil ve rezil bir adam gibi hissediyorum. Çünkü ne söylersem söyleyeyim bir şey ifade etmeyecekmiş gibi geliyor. İnsanların yalnızca sayılara bakıp ah vah ettiği şeyler için neler yitip gidiyor hayal bile edemeyiz. Ya sadece geçen yıl 300 tane eve hiç sönmeyecek bir ateş düştü, belki 300 tane kardeş birilerine kinlendi, tam 300 tane anne ve 300 tane baba artık hayattan hiçbir şekilde zevk almamaya başladı. Belki yüzlerce çocuğun yaşamı artık hiçbir şey ifade etmiyor.

Britanyalı toplum eleştirmeni Bertrand Russell der ki: 

"Dünyanın sorunu, akıllıların hep kuşku içindeyken, aptalların küstahça kendilerinden emin olmalarıdır."

Madalyonun öbür yüzü var da bizim bakmaya yüzümüz var mı orasını bilemem.

Ve evet, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü. Lakin bizler bu özel ve ehemmiyetli günü ne zaman bir kadını yalnızca giyimi kuşamı yüzünden yargılamazsak, ne zaman ataerkil toplumlarda var olan medeniyet dışı söylemleri kullanmazsak, ne zaman kadınlara iş hayatında karşı cinsleriyle adil şartlarda davranırsak, ne zaman hayatın müşterekliğini lafta değil de iş bölümünde de gösterebilirsek, ne zaman bir kadına şiddet uygulamaz veya sözle taciz etmezsek ve ne zaman bu adaletsiz durum için bir şeyleri hala değiştirebileceği inancına sahip olan insanları kaybetmezsek işte o zaman kutlayalım.

O vakte dek büyüyünce çok canlar yakacak aslanlarınıza da amcasına çükünü gösterecek paşalarınıza da delikanlılığın, beyefendiliğin bir kadını korkutmamak, ürkütmemek, incitmemek, kırmamak, üzmemek olduğunu hatta ve hatta kadınların kendi kendine yetebildiğini ve toplum içerisinde eşit olduğumuzu anlatabilmeniz ümidiyle...

Yorumlar