Bugüne dek bir çok masada bulunduk. Artık işimiz gereği mapus masasında da varız. İnsanlar gergin, ticaretler hızlı. Sabır hayli derinlerde, neşe alabildiğine uzak bu diyarlarda. Koruma demirlerine iliştirilen asma kilitlerin dahi bir manası var burada.
Lakin ben o tanıdığınız adamım. Aldığım kiloların harici bir değişim yok özümde. Gözüm ileri hep, fikirlerim sığ değil asla. Uzundur yolum farkındayım da yorulurum ara ara. Kaldıran olmazsa pes etmek dahi gelebilir aklıma. Pes edersem unutulacağım düşer sonra hatrıma. Unutulmak istemediğimi hatırlarım, ben bir cevherim ve ancak doğru yerde değerlendirilebilirsem parlarım.
İşte bundandır dilim döndüğünden beri anlatırım, hiç mi hiç susmam vakitli lafı hem ağzımın kenarında saklarım. Susmaktan uzak, anlatmaya yakınım. Anlaşılmak kilometrelerle ölçülmez de ben bir şeyleri değiştirmeye yakınım. Sadece isyan değildir gayem. Asıl hedefim düzeltebilmektir çoğu şeyi halen. Ondan sebep yeni bir formatın tam da orta yerindesiniz. Sorgulayan kardeşiniz devrin dertlerine çözüm bulmaya geldi. Ve sizleri mütebessim bir yüz ile selamlarken şöyle diyor;
Sanılmasın boş geldim, 15 aydır yatıyordum. Yalnızca göbeği değil aklı da şişirip geldim.
Boş Meşgale masasında 1 Nisan 2018 - 1 Nisan 2021 tarihleri arasında dile kolay 3 yıl boyunca her Pazar günü tam 156 adet birbirinden özgün yazılı yayın ve içeriklerle okurumun karşısına çıktım. Öyle ki bu 3 yıllık süre zarfında Süpertaj, İzlence, Tanıman Lazım, Çöp Eleştiri, Kavram Karmaşası, Memleket Meselesi ve "Anaaa!" gibi tamamı bana ait olan konseptlerde üretim sağladım. Mini Hikayeler ve Kitap İncelemeleri ile süslediğim sayfama özel Türkan isminde 10 bölümden oluşan mini bir roman yazarken 12 bölümden oluşan Tecrit Günlükleri ve 6 bölümden oluşan Pazar Kahvaltısı serilerimizle de okurların karantina süreçlerine ve salçalı ekmeklerine eşlik ettik. Dahası herhangi bir kalıba sığamamış onlarca tekli yazıları bünyesinde barındıran bu gri evrenimden bahsetmek istedim zira beni yeni tanıyıp da ilk kez geçen hafta doğum günümde yayınladığım 'Yaşlanıyorum' yazısını görmekle beni öylece bir şeyler karalıyor diye tanımanız beni üzer. Henüz reşit olmamışken bana piyasanın kapılarını tekmelerle açtıran ve medya patronlarıyla kahveler içirtip üniversite radyolarında, ulusal radyolarda program yaptıran tek kişilik gösteriler düzenleten bu mekan toz tutmuş ve unutulmaya yüz tutmuş vaziyetteyken geçtiğimiz hafta yazarın canına tak etmesinden mütevellit yayın hayatının perdelerini yeniden aralamış bulunmaktadır. Bu bilgi ve verilerin ışığında mekanımıza yeni gelen arkadaşlara hoş geldiniz diyor ve içerisinde muhakkak ama muhakkak kendinizden bir şeyler bulabileceğiniz yüzü aşkın yazılı yayınla sizleri baş başa bırakarak bu haftanın olayına geçiyoruz.
İçerisinde bulunduğumuz yaşamın ve olayların vehameti zaman zaman bizi uçsuz bucaksız bir efkara sürükler. Kimi bu efkarlardan hasar almak yerine hasar vererek çıkmak gibi kindar bir tutum sergilese de çoğunluk isyan bayrağını en tepede dalgalandırmaktan geri durmaz. Bu saatten sonra yapılacak hiçbir şey yok düşüncesi ile yanı başımızda bizi bekleyen naif gelişmelerin gözlerini dolduran bu pesimist tavır çoğu zaman hayatın renklerini de kaçırmanıza neden olan sancılı bir kabızlık haline benzer.
Bu nedenle ben son 1.5, 2 yıllık süre zarfında hayatıma tatbik etme noktasında ciddi çalışmalarda bulunduğum bir mevzu bahsi sizlerle paylaşmak istiyorum. Bu arada aksi yahut destekleyici fikirleri yorumlarda medeniyet çerçevesinde konuşabiliriz.
Herhangi bir olay ile alakalı zuhur eden bütün olumsuzluklara isyan eden, sayıp söven bu nedenle hayattan tat almayı bırakın kalbi de fikri de geceye dönmüş kapkaranlık bir adamdım. Çoğu insan bu yaptığımın her şeyden önce kendime bir eziyet olduğunu söylese de gözlemlerim genel itibariyle vatandaşın da aynı frekansta olduğuydu. Örneğin kişinin sahip olmak istediği bir ürün var ve o ürüne hemen o an sahip olamıyorsa sisteme ve bahse konu ürünün sahiplerine karşı akılalmaz bir öfke besliyor. Hal böyleyken kendilerine duyulan öfkeden zerre miskal etkilenmeyen ürün sahiplerimiz yaşamın tadına varıyor, bizim garip kişimiz de kendince hislerini tatmin etmiş oluyor.
Bir noktadan sonra fark ettim ki çalışmadığımız, uğraşmadığımız, sâfiyane ve temiz dileklerle donatmadığımız her arzumuz için ortada bir gasp varmışçasına hak iddia ediyoruz. Evet gençliğimize ve heveslerimize utanmadan el uzatmayı becerip bunda kısmen başarılıymış gibi gözükenler var ancak hiç birinin zekası bizlerin çabalarından daha güçlü değil.
O sebeple ben kendime bir şiar edindim ve epeyce bir süredir hayatımda beni memnun etmeyen her ne var ise ona methiye gibi küfürler dizmek yerine düzeltmek yoluna evriliyorum. Beni ya da yapmaya çalıştıklarımı anlamayan yahut anlamak istemeyen her kim var ise ona veya onlara kin gütmek ya da öfkelenmek yerine tahammül seviyemi zımba gibi tutacak antrenmanlar yapıyorum.
Örneğin lise öğrenimimi geçirdiğim yerde kendimle pek de alakalı olmayan bir bölümdeydim. Bir şeyi sevmenin onda başarılı olmaya yeteceğine inanıyordu o zamanki aklım. Vakit geçtikçe hayranlığımın boşluklarına sızan ders uykularıyla fark ettim yanlışımı. Bundan daha da yanlış olabilecek tek bir şey var ise o da düzene saydırmak olurdu. Fakat bunu yapmak yerine çapaklanmış gözlerimi soğuk sularla uyararak yeni bir rota çizdim ve iş hayatına atıldım. İş hayatına atıldım dediysem de öyle kolay olduğu sanılmasın. Hayli zor ve hayatın beni zibilyon imtihanla sınadığı oldukça sıkıntılı bir süreçti. Ancak her seferinde tüm bu gailenin bitip galibiyetin başlayacağı yeri hayal ettiğimden, sabırsızlık göstermeyip tahammül ettiğimden, elendiğim komisyonlara rağmen gayret etmekten geri durmadığımdan muvaffak oldum.
Bunu hayatınızın her yerine taşıyabilirsiniz. Mesela yaşadığınız şehirden gitme fikirleri beyninizi bir farenin bir peyniri kemirdiği gibi kemirmeye başladığında ilk iş tek yön bir uçak bileti almak olmayabilir. Öncesinde memnuniyetsizlik yaşadığınız bu kentteki yerinizi, görevinizi, sevdiklerinizi hesap etmeniz gerekir. Sonrasında ise gideceğiniz yere yönelik adımlar, geçim tasarıları ve planlanması elzem olan bir adaptasyon süreci sizi beklemektedir.
Bunca örneklendirme ve lakırdının asıl amacı küçük kardeşlerime, akranım olan arkadaşlarıma ve büyüklerime haddim olmadan bildirmeye kalkıştığım bir hayat tavsiyesidir. Şekil itibariyle basit bir konu olarak dursa da yaşamın minik ayrıntılarda gizlendiği göz ardı edilmemelidir. O sebeple lütfen radikal kararlarınızı vermeden önce sakin ve realist olduğunuzdan, kişi ya da kurumlarla münakaşaya girene kadar mümkünse tahammül seviyenizi koruduğunuzdan, değişmesini ve kuvvetle muhtemel tahmin ediyorum ki güzelleşmesini istediğiniz şeyler için gerekli çaba ve gayreti gösterdiğinizden emin olunuz.
Bundan bir yıl önce geleceği hakkında hiçbir fikri olmayan aylak bir adam iken şimdi kendi evimde yanı başımda duran klarnetime ara ara gülümseyerek bakıp yazabiliyorsam bu yazıyı, hiç şüphesiz gayretimin ve tahammülümün bunda payı büyük. Bu arada klarnetimi kendime doğum günü hediyesi olarak aldımss, ıvvjj. İnşallah bundan sonra çok kederli anlara tanıklık edeceksinizz.
Teyzelerimin örgülerine, piyasacı abilerimin semt gezmelerine, yüzük atan çiftlerin buğulanmış gözlük camlarına, liseli gencin koku gitsin diye parmağına sürdüğü yeşil yaprağa, tek tarafı çalışmayan kendime saygım yok kulaklığına ve yarın sabah klasik sendromlarından birine imza atacak tüm çalışanların uyku öncesi son hayat sorgulatan sigarasına eşlik etmesi için harikulade bir eser bırakarak geçiyorum gecenizden. Misafir ettiyseniz şayet bizi bu gece hanenizde, kalbinizde, zihninizde razı olsun sizden yaradan. Anlatacaklarımız olduğu sürece görüşebilmek ümidiyle efenim.
Kardeşim sözlerin ruhumuza işledi ellerine ağzına sağlık 🙏☺️
YanıtlaSilAkla yüreğe işleyen bu sözler gelecek hayatımıza muhakkak ışık olacaktır emeğine sağlık canısı 👍😎
YanıtlaSil