Kangren Bürokrasi

Gelişmekte olan ülkelerde yorumcular yapımcılara karşı ezici bir üstünlüğe sahiptirler. Bu nedenledir ki bir şeylerin değiştirilmesi gerektiğine yönelik eyleme geçenler ne yazık ki buna kanaat getirenlerden sayıca çok daha azdır. Bu durum belirli kritik eşikler sırasında müreffeh bir memleket hayaliyle tutuşan kimselerin avare olarak adlandırılmasına sebebiyet verse de büyük sorunların ufak çözümleri olduğuna inanan ve bunu çeşitli argümanlarla da destekleyebilecek olan avareler henüz pes edemeyecek kadar heyecanlıdırlar. Ah yok yok asla, kendimden değil canım. Bir arkadaş söz etmişti vakitlice. 

Zaman zaman kıymetsizleştirme çalışmaları ile yıpratılmaya çalışan nazenin internet sitemin kıymetli ve aklı selim okuyucuları, tüm gün kargonuzu alabilmek için bu sıcak havaya rağmen evinize hapsolmuşsunuz da kargocu arkadaşımız zile dahi basmadan kapıya 'Geldik, yoktunuz.' notu yapıştırmış gibi bir Pazar akşamından hepinize merhabalar.

Akıbeti hayra zor yorulacak krizleri fırsata çevirmek adına tribünlere oynayıp acı ahvalleri deneyimlediğim şu aralar gücümün yetmediği ne varsa hayalim olduğu gerçeğiyle yüzleştim. Dikkatinizi celbetsin isterim imkansız demedim. Yalnızca güncel vaziyette gücüm yetmiyor dedim. Hoş, yazımı sunuşa hazır hale getirmek adına düzenlemelerde bulunduğum bilgisayarımın konuşlandığı masa dahi ayaklarının dengesizliğinden sallım sallım sallanırken gücümün yetip yetmediği şeyleri çok da umursamasa gerek taassup çevreleri. 

Lakin demek istediğim başka. Ben komşunuz açlıktan ölürken cenazesinde kurban kesmelerine karşıyım. Hayatınızın kumarı oynanırken sorumlu kimselerin kılının kıpırdamamasına karşıyım. Ben hakkınız olanların lütuf, vazifeleri olanların fedakarlık olarak servis edilmesine karşıyım. 

Zararsız bir muhalifim, endişe edilmemeli fikirlerimden. Devlet için çalışırken devletin nelerden tasarruf edip basit müdahaleler ile neleri düzeltebileceğine kafa yoranım ben. 

Ve reddediyorum ağır engellere boyun eğmeyi. Sinek kaydı tıraş olmayı dahi öğrendim artık. Kimse duramaz karşımda. İlla yermek isterlerse de gömleğimin bir kaç kırışıklığı olur gündemleri. Fakat iki haftaya kalmaz onu da halledeceğim. Çünkü yolumu şekillendirenin fikirler ve düşler değil sancılı süreçler olduğunu keşfettim. 

Hayli ciddi oluşu ve asık suratlarını profesyonellik ve iş etiği kisvesi altında saklayan kamu kurumlarında bir Z Kuşağı olarak sizleri çok güzel temsil ediyorum dostlarım. Hayat hikayesi ve mesleki geçmişine akıl sır erdiremeyeceğim kalender idarecilerimle çalışırken günümüz teknolojilerini kullanmaya özen gösteriyor, renkli kalemlerle raporlar yazıp notlar tutuyor ve sık sık 'Ivvjj.' çekiyorum. Deli sanılıyorum bazı zamanlarda da poğaça yanaklı diye anılıyorum. Pofuduk diyen de var direkt Katip diyen de. 

Tüm bunların tam ortasında hayal kuruyorum. Şekil şartlarını taşıyan mahkumları ilgili mercilerin kararlarıyla daha erken salıvermek yerine onları nasıl hiç burada barındırmadan olayı kökünden çözebiliriz diye düşünüyorum. Kıymet verilse kartları yeniden dağıtacak projelerimle doğru zamanı bekliyorum.

Büyük adam olmak için yahut bir şöhrete sahip olmak için değil yalnızca tozlu mahzenlerin arasından geçmişe bir selam çakıp geleceğe umutla bakacak biri olursa hatırına gelip düştüğü yeis bataklığından onu kurtarayım ve ilham olayım diye direniyorum.

Dileğim geleceğe yön verme ihtimalimin göz ardı edilmemesi ve arzum farkında olmanız. Hem de her şeyin. Mesela ancak birlik olabilirsek kuvvetli adımlar atabileceğimizin yahut hakiki manada gayret edersek uzmanlık edinip söz hakkına sahip olabileceğimizin veya bekleyerek şikayetçi olunan mevcut imkanları da kaybedebileceğimizin farkında olmanız.

Elimizi çabuk tutmalıyız kıymetli arkadaşlar, Merhum Vali Recep Yazıcıoğlu'nun da dediği gibi 'Gidemediğimiz yer bizim değildir.' şiarıyla çalışmalı ve arı kovanına çomak sokmaktan ziyade daha anlamlı ve işe yarar bir ömür için buzlar çözülmeden tüm bu emellerin alameti farikasına uygun biçimde hareket ederek akılcı yöntemlerle var olmalıyız. 

Vazifenin mukaddes olduğunu ve her zorluğun kılık değiştirmiş fırsatlar olduğunu unutmamanız temennisiyle, ne demişler umut kalacağına emek kalsın. 

Bu bağlamda 2 Eylül 2003 tarihinde Eskişehir-Ankara Yolu üzerindeki Temelli Mahallesi yakınlarında geçirdiği bir trafik kazası sonucunda yaşanan elim olaydan 2 gün sonra bitkisel hayata girerek 8 Eylül 2003 tarihinde hayata gözlerini yuman ve son dönemdeki araştırma ve denk gelişlerim üzere karakteri ve bürokratik yönetim anlayışı ile bende hayranlık uyandıran, aynı zamanda Türk milletinin üst düzey sevgi ve saygısına mazhar olan Merhum Vali Recep Yazıcıoğlu'nu rahmetle anıyorum. 

Yorumlar